Herkese merhaba bu bölüm, duygu bakımından biraz karışık. Şaşkınlık, mutluluk ve hüzün dolu. Neyse ki Güneş ve Gündüz bütün kötü duyguların üstesinden gelebilecek kadar güçlü.
Hepinize iyi okumalar dilerimmm💛❤
*******19.BÖLÜM
"Yaşayan son insan olsaydım beni seçer miydin?"
Yavaşça doğruldum. Etrafımda beyazdan farklı renkler görmek harikaydı. Kurtulmuştum oradan. Çimenlerin üstündeydim. Sol tarafımda Gündüz vardı. Sağ tarafımda akıl hastanesi vardı. Üstüme baktım. Beyaz elbise vardı ve etek kısımlarında kan vardı. Ellerime baktım, vücuduma baktım. Tek bir yara izi bile yoktu. Gördüklerim ve yaşadıklarım rüyaysa bu elbise ve kan nereden gelmişti? Rüya değilse yaralarım neredeydi?
"Neler olduğunu hatırlıyor musun?" Gündüz'e doğru döndüm ve "Bilmiyorum..." dedim. "Pencereden düştüğünü hatırlıyor musun?" Aşağı yukarı salladım başımı. Sonra Gündüz konuşmaya devam etti: "Sen düştükten sonra o adam buharlaşmış gibi yok oldu. Ben hemen senin yanına geldim. Düştüğün yere baktım, binanın çevresine baktım, içine baktım ama bir türlü seni bulamadım." Anlaşılan düştükten sonra nasıl olduysa o yere gitmiştim. Acaba nasıl gittim ve nasıl geldim? Acaba beni biri mi götürdü? Bu olasılık imkânsız değil, bunun farkındayım. Ayrıca birinin beni götürmüş olması, ışınlanmaktan daha mantıklı bir seçenek.
"Nasıl geldiğini hatırlıyor musun?" Başımı sağa sola salladım. "Aramaktan yoruldum ve senin düştüğün yerin biraz soluna oturdum. Ne yapacağımı düşünmeye başladım. Gözlerimi başka yere çevirdim, sonra tekrar aynı yere çevirdim. Oradaydın. Hemen yanına geldim. Baygındın. Sonra seni uyandırdım." Beni inceledi. Şaşırmışa benziyordu. "Sen bunları giymemiştim. Ayrıca üstündeki kan mı?" Olanlar tekrar gözümde canlanıyordu. Derin bir nefes alıp her şeyi anlattım.
Olanları bir süre tartıştıktan sonra eve gitmeye karar verdik. İkimiz de daha fazla burada durmak istemiyorduk. İlk önce ara sokaklardan çıktık. Sonra bir araba bulduk ve eve gittik. Fazlasıyla yorgundum. Sıcak bir duş alıp hemen yattım. Dakikalar içinde de uyumayı başarmıştım.
Uyandığımda hava kararmıştı. Tekrar uyumak için bir süre uğraştım. Başaramayınca kalktım ve oturma odasına gittim. Orada kimseyi bulamayınca mutfağa baktım. Her yer mumlarla doluydu. Ya özel bir gündü ya da elektrikler yoktu.
"Ben de birazdan seni uyandırmaya gelecektim. Hadi geç masaya." Yavaşça oturdum. Gündüz, yemekleri koydu ve tam karşıma oturdu. Yedikten sonra mumları da alıp oturma odasına geçtik. Ne yapacağımızı düşünürken bir ses duydum. Yağmur yağmaya başlamıştı. Hemen üstümüze bir hırka alıp dışarı çıktık. Sanki gökyüzü insanların yok oluşunu yağmurla kutluyor gibiydi.
Birden Gündüz elimi tuttu. Beni iki tur kendi etrafımda döndürdü. Yerler ıslandığı için ayağım kayınca diğer elimi de tuttu. Sonra bırakıp tekrar döndürdü. Tokam birden fırladı ve saçlarım özgür kaldı.
Sonra birden durdu. "Güneş sana bir soru sorabilir miyim?" Gülmüyordu, çok ciddi duruyordu. Başımı salladım. Gözlerimin önüne gelen saçlarımı geriye doğru taradım parmaklarımla. Sonra Gündüz'e bakmaya devam ettim.
"Yaşayan son insan olsaydım beni seçer miydin?"
Gülümsedim ve "Başka seçeneğim var mı?" diye sordum. Bozulmuşa benziyordu. Konuşmaya devam ettim: "Yaşayan son insanlar biziz unuttun mu? Ayrıca başka şartlar altında tanışmış olsaydık büyük ihtimalle dikkatimi çekmeyi başarırdın." Verdiğim cevaptan memnun olmuş gibiydi. Kafasını hafifçe salladı ve gözlerini gökyüzüne çevirdi. Saniyeler sonra bana baktı ve "Eve mi gitsek?" diye sordu. Kabul ettim ve eve doğru yürüdük. Islak giysilerimizi çıkarmak için odalarımıza gittik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON İNSANLAR: GÜNEŞ VE GÜNDÜZ (DÜZENLENİYOR)
Ficção CientíficaYeni bir hayat, yeni bir şehir ve kimsesiz bir yaşam... Uyandıklarında kendilerini tek başlarına bulan Güneş ve Gündüz için her şey daha yeni başlıyordur. Bir yandan özlemle savaşırken bir yandan çevreyle savaşacak ve tüm zorlukları yenmeye çalışaca...