14.BÖLÜM

101 76 17
                                    

Herkese merhabaa! Bu bölümün kapağı nedense çok hoşuma gitti. Her baktığımda bebeğin gülümseyen yüzü canlanıyor beynimde. Aklıma gelince gülümsememe engel olamıyorum :) 

Bu bölüm Güneş ve Gündüz'ün ufacık bir misafiri var. Kendisi o kadar tatlı ki😍😍 

Hepinize iyi okumalar dilerimmm❤💛

******

14.BÖLÜM

"24 saat bakmalı çiçek ve toprak önlerindeki bebeğe..."

Çevremizdeki evlere baktık. Daha iyisini bulana kadar idare edebileceğimiz bir ev arıyorduk ki fazla uzun sürmedi bulmamız. Tek katlı, dört odalı, jeneratörlü ve su arıtma sistemli, küçük bir bahçesi olan bir ev bulduk. Yanımızda getirdiğimiz eşyaları arabadan alıp evin içine girdik.

Evli bir çifte aitmiş bu ev. Bir bebeğe ya da çocuğa ait hiçbir eşya olmamasına bakılırsa sadece ikisi yaşıyormuş. İçlerinden biri -belki ikisi de- resim yapmayı çok seviyormuş. Etraf boya tüpleriyle, kağıtlarla, fırçalarla, kalemlerle ve çizimlerle dolu. Duvarlarda da çizimler var. Sanırım duvarları çizen kişi soyut çalışmayı seviyormuş. Ayrı ayrı bakıldığında hiçbir şey ifade etmeyen ama bir bütün halinde bakıldığında çok derin anlamlar içeren fırça darbeleriyle dolu bu ev.

Kısa bir keşif turunun ardından birer oda seçtik kendimize. Ev sahiplerinin pijamalarını alıp odalarımıza geçtik.

Yorucu bir gün sayılırdı. Çok uykum vardı. Ne yazık ki aynı şeyi düşüncelerim için de söyleyemezdim... Gelen notlar, yeni bir şehirde yaşam, ailemin yokluğu, Gündüz'ün nasıl biri olduğu... Hepsi sanki onları düşünmem için bu anı bekliyorlardı. Hepsini aynı anda düşünmek biraz başımı döndürmüştü. Bazıları korkutucu, bazıları heyecan verici, bazıları hüzün doluydu düşüncelerimin. Hepsini aynı anda düşünmeye çalışmak, bu duyguları aynı anda hissetmeye çalışmam anlamına gelirdi. Bu da şu anda beni çok yorması demekti. Zaten yorgundum, bir de bu şekilde yorulmayı istemiyordum.

Zor olsa da bir süre sonra kendimi uykunun huzurlu kollarına bırakabilmiştim. Rüyalarım da huzur dolu olduğu için kendimi şanslı hissediyordum.

*******

Sabah pek de alışık olmadığım bir şekilde uyandım. Üstümde bir ağırlık vardı. Korkarak gözlerimi açtım. Bir anda korkumun yerine şaşkınlık ve sevinç geçti. Üstümde bir bebek vardı! Oyuncak falan da değildi, gerçek canlı bir bebekti. Masmavi gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu. Kolları sımsıkı sarılmıştı bana.

Yavaşça doğruldum ve onu da önüme oturttum. Tek yaptığı şey gülümseyerek bana bakmaktı. Sonra elinde bir kâğıt tuttuğunu fark ettim. Elimi uzatınca hemen verdi. Açtım ve okumaya başladım:

"Bir ödül olsa gerek bu bebek. Eğer görevi yapılmazsa da ceza. 24 saat bakmalı çiçek ve toprak önlerindeki bebeğe..."

Başımı kaldırdım ve bebeğe baktım. Göz göze gelince gülümsemesi daha da büyüdü. Kucağıma aldım ve Gündüz'ün odasının önüne gittim. Kapıyı çaldım ve içeri girdim. Bizi görünce hızla ayağa kalktı. "Bu ne böyle?" dedi ve daha da yaklaşıp bebeği inceledi. Bebek, Gündüz'ün o hâline baktıkça gülüyordu.

Nasıl bulduğumu anlattım. Şaşkınlıkla beni dinledi. Sonra notu verdim. Okuduktan sonra bana baktı ve "Sence yapabilecek miyiz?" diye sordu. 'Bilmiyorum' anlamında dudağımı büzüp başımı salladım. Ayağa kalktım ve "En azından denemeliyiz. Ne dersin?" diye sordum. O da ayağa kalktı ve haklı olduğumu söyledi. Oturma odasına gittik. Bir çanta vardı. İçi bebek eşyalarıyla doluydu. Tek eksik mamaydı. Eczaneden alabilirdik ama belki alerji yapabilirdi. Bir şeyler bulurum umuduyla çantayı karıştırmaya devam ettim. En altta bir kâğıt vardı. Üstünde de şunlar yazıyordu:

SON İNSANLAR: GÜNEŞ VE GÜNDÜZ (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin