Bölüm 21

634 25 7
                                    




Zannanza sınıra gönderilen destek askerleriyle başkentten ayrılalı üç gün olmuştu. Yarı göçebe olan Kaşkalar, Hitit ülkesi için her zaman bir sorundu. Sürekli Hitit sınırlarına saldırıp halkı katlediyorlardı. Şuppiluliuma birçok kez onları bastırmış olsa da saldırmaktan vazgeçmiyorlardı.

Ortalıkta bir sürü dedikodu dolaşıyordu. Arinna'nın ölümü ve Zannanza'nın başkenti terk etmesi çok kısa aralıklarla gerçekleştiği için insanlar bir şeyler döndüğünü anlamıştı. Tabii ki kimsenin bunu sorgulamaya cesareti yoktu... Arinna'nın ailesinin bile. Kimse kraliyet ailesini sorgulayamazdı. Olay belki Pankuş meclisine taşınabilirdi fakat kralın iradesinin üstünde değildi. Ayrıca kimse konunun üstüne gidip kralın dikkatini üzerine çekmek istemiyordu.

Zannanza'nın ayrılmasının ardından, ertesi gün Şummiri onu yanına çağırmıştı. Yaşlı kadın çökmüş görünüyordu. Birdenbire daha da yaşlanmış gibiydi. Kadın eliyle yanına oturmasını işaret etmişti. Sağ elini genç kızın suratına koydu ve yavaşça okşadı.

"Aynı annene benziyorsun. Onun güzelliğini almışsın." dedi ve gülümsedi. Gözleri hafif nemlenmişti.

"Çok nazik ve hayat doluydu. Çevresindekiler onu ya severdi ya da nefret ederdi. Ortası yoktu. Baban da onu çok severdi." dedi ve gözü boşluğa daldı.

"Keşke onları tanıyabilseydim." dedi genç kız. Bu düşünceler bedenin gerçek sahibine aitti ve Kumsal da söylerken bunun farkındaydı.

" Bak Kali, güzel kızım..." derin bir nefes aldı.

" Sana anlatmam gereken bazı şeyler var. Artık yaşlı bir kadınım ve bilmen gereken şeyleri seninle paylaşamadan ölmek istemiyorum." dedi sonunda.

" Ben hiç evlenmedim ve çocuğum olmadı ama anneni her zaman kendi kızım olarak gördüm. Annen ailesi tarafından saraya satılmıştı. Onunla ilk tanıştığımızda küçük bir kız çocuğuydu. Senin gibi iri ve parlak gözleri vardı. Kendi evladım gibi yetiştirdim onu. Fakat zamanla güzelliği de arttı ve beraberinde bazı sorunları da getirdi. Anneni gören bütün erkekler onu arzulamaya ve elde etmeye çalışmaya başladılar. Kral da onlardan biriydi." dedi kadın ve gözlerini yere sabitledi. Kumsal ise duydukları karşısında şaşkına dönmüştü.

"Peki sonra ne oldu?" dedi kız sabırsızca.

" O dönemde Şuppiluliuma kral olan kardeşi Tuthaliya'yı öldürerek tahta geçmişti. Telepinu Fermanı'nı çiğnemişti ve herkes tanrılar tarafından cezalandırılacağımıza emindi. Annen Kral'a aşık değildi fakat Kral'a karşı gelemezdi. Kral da bir köleyle evlenemezdi bu yüzden annen odalık oldu. Dediğim gibi Şuppiluliuma yeni kral olmuştu ve kraliyet ailesinden birinin kanını, kardeşinin kanını dökerek tahta oturmuştu. Bu durum herkes tarafından tepkiyle karşılandı. İsyanlar, suikast girişimleri de arttı haliyle." kadın bir süre durakladı ve soluklandı.

" Kral da çok sevdiği odalığına bir şey olmasını istemedi ve en sadık askerlerinden biriyle evlendirerek başkente yakın başka bir şehre gönderdi. Kral adamına güveniyordu, otoritesi güçlenince anneni tekrar saraya getirecekti. Fakat asker ve odalık birbirine aşık oldu. Yani ve annen ve baban. Daha sonra annen sana gebe kaldı. Kral da bir şekilde bunu öğrendi ve delirdi. Tabii ki dışarıdan görenler için ortada infaz için herhangi bir sebep yoktu. Bu yüzden kral da babanı cezalandırmak için sınıra gönderdi ve baban bir daha dönmedi. Annen ise doğumda öldü." dedi ve derince bir iç çekti.

Duyduklarından kızı kalbi sıkışmaya başlamıştı. Gözleri gözyaşlarından dolayı buğulu görüyordu. Ne talihsiz bir yaşam diye düşündü hem Kali için hem de ailesi için. Kali de ağır geçen bir kış mevsiminde aslında ölmüştü, sevdiği adamı, Zidanta'yı son bir kere göremeden.

" Aynı şeyleri yaşamanı istemiyorum kızım. Bu yüzden prenslerden uzak durmanı istedim. Bizler sadece köleyiz. Ölümümüzü kimse umursamaz."

"Haklısın." dedi kız kısık sesle. Yaşlı kadın sırtını sıvazladı ve odayı terk etti. Genç kızın kalbi sıkışmaya devam ediyordu. Oturduğu yerden kalkamadı ve bir süre sakinleşmeyi bekledi. Zannanza'yı görmek istiyordu. Ona sarılmak ve kollarında ağlamak istiyordu. Sarılmasa da olurdu, sadece yüzünü görse o bile yeterdi. Onu düşününce gözyaşlarını daha fazla kontrol edememişti ve hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.

Bir süre sonra sakinleşip kendi odasına gitmeyi başarmıştı. Zannanza'nın kendisine aldığı mendili sakladığı yerden çıkardı ve kendini yatağına attı. Sımsıkı mendile sarıldı ve Zannanza'nın kokusunu alabilmek umuduyla kokladı. Fakat çabaları nafileydi. Sıkıntıyla derin bir iç çekti. Daha gideli üç gün olmuştu ve şimdiden onu bu kadar özlüyordu. Ne zaman döneceği de belli değildi üstelik. Bu gerçeği hatırlayınca çıldıracak gibi hissetti. Şu an önü görmek için neleri göze almazdı ki!

Zannanza cephesinde de işler çok farklı değildi. Geceleri Arinna'yı gündüzleri ise Kali'yi düşünüyordu. Arinna'nın cesedini gördüğünden beri her gece rüyasında Arinna'yi görüyordu. Rüyalar hep benzer şekilde başlıyordu, Arinna ile çocukluk arkadaşyken olan anıları. İki çocuk koşturup oyun oynarken birden Arinna duruyor ve ona bakıyor. Sonra hep aynı soruyu soruyor. "Beni neden öldürdün?" ve ardından o çocuk gidiyor. Yerine at arabasında gördüğü soluk beden geliyor. Ölü gözlerle göz göze gelince de hızla uyanıyordu. Günlerdir çok az uykuyla ayaktaydı ve hala sınıra yaklaşamamışlardı. Savaş meydanında olmak zihnini başka şeylerle meşgul edebilirdi.

Ertesi gün de diğerleri gibiydi. Kumsal sürekli Zannanza'yı düşünüyordu. Artık burada olmadığı için saraydaki diğer hizmetçilerle birlikte çalışıyordu. İlk başlarda hasta olduğu Şummiri pek iş yaptırmamıştı. Ardından da prensin kişisel hizmetçisi olmuştu ki belli başlı şeyleri yaptıktan sonra gün boyu boş boş gezebiliyordu. Artık işler değişmişti. Bir hizmetçinin günlük yaşamı oldukça eziyetli ve yıpratıcıydı. Ayrıca diğerlerinin tavırlarında da rahatsız oluyordu. Şummiri ve prens ile olan yakın ilişkisinden dolayı kimse arasına almak istemiyordu, zaten Kumsal da aralarına katılmak istemiyordu.

Kali'ye kasıtlı olarak bütün ağır işleri veriyorlardı ve Kumsal da sorun çıkarmamak adına hepsini ses çıkarmadan yapıyordu. O öğlen yine mutfağa su taşırken avludan gelen bağırış sesleri ile elindeki ibrikleri duvar kenarına bırakarak sesin geldiği yöne doğru koştu. Gardiyanlar Zidanta'nın Piyassili'ye saldırmasını engellemeye çalışırken Piyassili karşısında gülerek dikiliyordu. Kumsal oraya geldiğinde anında ona dönmüştü. Çok geçmeden avlu kalabalıklaşmıştı. Kumsal göz kontağını bozan kişi olmuş ve Zidanta'ya dönmüştü. Resmen deliyle dönmüştü, beş gardiyan iri adamı zor tutuyordu. Aralarında ne geçtiğini bilmiyordu ama içinden bir his kendisiyle ilgisi olduğunu söylüyordu.

KaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin