Yeni bir gün başlarken beraberinde bir koşuşturmayı da getiriyordu. Sıcaklıklar gittikçe artmaya başlamış ve çalışmak da bir o kadar zorlamıştı. Kumsal yine sabah erkenden kalkmış ve mutfağa gitmişti. Prensin kahvaltısının ne durumda kontrol etmeliydi.
Mutfağa girdiğinde Şummiri'nin tanıdık figürü gözüne çarptı ve ona yöneldi. Mutfak büyük bir karmaşa içinde gibi dursa da herkes işini layıkıyla yapıyordu.
"Günaydın Şummiri." dedi gülümseyerek genç kız. Saçları her zaman olduğu gibi örülüydü. Ayrıca son sıralarda oldukça mutlu sayılırdı. Prens ile araları oldukça iyiydi ve günde üç öğün birlikte yemek yiyorlardı. Dedikoduları umursamamayı da öğrenmiş sayılırdı.
"Günaydın Kali." dedi kadın aynı şekilde gülümseyerek. Ardından önündeki tepsiye baktı ve önemli bir şey hatırlamış gibi yüzü aydınlandı.
"Kahvaltı hazır sayılır ama prensin sevdiği peynirden kalmamış. Herkes çok meşgul. Sen kilerden büyük bir çömlek getirebilir misin?" dedi yaşlı kadın. Kız gülümseyerek kafa salladı ve mutfağın çıkışına yöneldi.
Bu peynirden nefret ediyordu. O kadar kötü kokuyordu ki bahsinin geçmesi bile yüzünü ekşitmeye yeterliydi ve prens bu peyniri bayılarak yiyordu. İşin kötü yanı sadece bu değildi. Günün üç öğününü de beraber yedikleri için kahvaltıda o da o peynirden yemek zorunda kalıyordu. Yemediği zaman prens onu sürekli neden yemiyorsun diye darlıyordu. Kilere geldi. Kapıyı açıp peynirlerin saklandığı odaya geldi. Odadaki koku o kadar ağırdı ki midesi bulanmaya ve burnu yanmaya başlamıştı. Hemen büyük çömleklerden biri kaptı ve dışarı çıktı. Bir çömlek, bir oda dolusu peynirden daha iyiydi.
O sırada prens ise uzanmış tavanı izliyordu. Bütün gece uyuyamamıştı. Nişandan kurtulması lazımdı. Tek sorunu da bu değildi. Henüz zehirlenme olayıyla tam olarak ilgilenememişti. Olaya karışan iki hizmetçi de henüz infaz edilmemişti. Hizmetçilerle ne yapacağına karar vermesi ve olayın arkasındaki asıl kişiyi bulmayı hedefliyordu. Halası veya üvey annesi fark etmezdi. Eğer elinde sağlam kanıtlar olursa mevkisi fark etmeden onlardan kurtulabilirdi.
Derin bir iç çekti ve iki elini yüzüne kapattı. Zihinsel olarak yorgun hissediyordu. Her şeyden uzaklaşmak istiyordu. Daha önce bu yüzden en önemsiz isyanlarda bile orduya katılmıştı. Yatakta beklemekten sıkılmıştı, kalktı. Elini yüzünü ibrikteki su ile yıkadıktan sonra kıyafetlerini giydi ve pencereden dışarı bakmaya başladı. Kali geç kalmıştı. O olmadan oldukça sıkıldığını fark etti. Başka bir işi olmadığı için onu aramaya karar verdi.
"Tamamdır! Kahvaltı hazır." dedi zaferle yaşlı kadın.
"Teşekkürler! Kolay gelsin." dedi genç kız gülümseyerek. Tepsi prensle beraber yemeye başlamadan öncesine kıyasla daha ağır geliyordu. Şummiri ve belki de diğerleri prensle beraber yemek yediklerini fark etmiş olmalıydı.
Genç kız dikkatli bir şekilde elindeki ağır tepsiyle prensin odasına ilerlemeye başlamıştı ki karşı taraftan gelen iki uzun figürü görünce paniklemişti. Bir tanesini daha önceden tanıyordu. Prens Piyassili, parlak koyu sarı saçları ve değişmeyen ince uzun yapısı ile kendisine gülümseyerek.
"Bak ağabey, bu o meşhur hizmetçi." dedi kocaman bir sırıtmayla. Her zamanki solgun ifadesine ve durgun tavırlarına kıyasla oldukça tezat bir şekilde davranıyordu. Prensin bu davranışı Kumsal'ı hayvanat bahçesinde sergilenen ve parmakla gösterilen bir hayvan gibi hissettirmişti. Kız elindeki ağır tepsiye rağmen prenslerin karşısında eğilmek için büyük bir çaba harcamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kali
RomanceZevk aldığı tek şey tarih kitapları okumak olan Kumsal, sonunda yıllardır hayalini kurduğu kazılara katılma şansını yakalamıştı. Hem de Anadolu'nun en güçlü devletlerinden olan Hititler'in başkenti Hattuşaşta. Ayrıca yıllardır hoşlandığı Anatolia da...