Bölüm 5

1.6K 61 4
                                    


                 İki gündür aynı korkunç rüyayı görüyordu. Bu gece de farklı değildi. Nefes nefese yatağından doğruldu. İki eliyle gözlerini ovuşturduktan sonra göğsünde hissettiği korkudan kurtulmak için etrafına bakındı. Kendi odasında uyanmayı umuyordu fakat aynı kerpiç odadaydı. Pencereden giren ay ışığı odayı aydınlatıyordu. Derin bir iç çekti. Artık bıkkınlık gelmişti. Belli ki geri dönemeyecekti. Neredeyse bir hafta olacaktı ve hiçbir şey olmuyordu. Yavaş yavaş buraya da alışmaya başlamıştı fakat o bunu istemiyordu. Özellikle son şahit olduğu olay ve sürekli gördüğü rüya sinirlerini yıpratmıştı.

               Rüyasında sürekli olarak esmer prensi görüyordu. Hava hep güneşliydi ve ikisi her seferinde bir ağacın altında konuşup gülüşüyorlardı. Ardından hava garip bir şekilde bulutlanmaya başlıyordu. Kumsal kafasını kaldırıp gökyüzüne bakıyor ve sonra prense dönüyordu. Tam o prense baktığı anda prensin ağzından ve gözünden kanlar akmaya başlıyor ve ardından da onun kucağına yığılıyordu. Kumsal ağlayarak çığlık atıyordu ve sonrasında nefes nefese uyanıyordu. 

              Uykusu kaçmıştı. Yatağa uzanarak tavanı izlemeye başladı. Bu saatte dolaşmaya kalksa başına bir şeyler gelebilirdi. Ailesini düşündü. Kendi dünyasını özlemişti. Daha ne kadar burada kalacaktı? Böyle bir şeyin nasıl mümkün olabilirdi? Zamanda geriye gitmişti. Sadece bu da değildi başka bir bedende uyanmıştı. Bedenin sahibi hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Bildiği tek şey çok iyi bir şöhrete sahip olmadığıydı. Diğer kızlar onu görünce kendi aralarında fısıldaşmaya başlıyorlardı. Zidanta adını sık sık duyuyordu ve Zidanta'nın evli olduğunu da. Olaylarla hiçbir alakası olmamasına rağmen her şeyin ortasında olması onu geren başka bir şeydi.

           Bunların dışında prens Zannanza vardı. Birisi ondan kurtulmak istiyordu. Prensin ellerini kanlı karnına bastırması geldi. Acaba şu an nasıldı? Koridorda konuşurken duyduğu iki kişi bu işin içinde olmalı diye düşündü. Bir yandan onlar için de üzüldü. Eğer prens onları bulursa kesinlikle öldürüleceklerdi. Onların da bu işe dahil olmak istemediklerini biliyordu. Kim böyle bir emir verebilirdi ki? Aslında bunu biliyor olmalıydı fakat  garip bir şekilde Hititler hakkında okuduğu hiçbir şeyi hatırlayamıyordu. Halbuki kendisi neredeyse Hitit tarihi hakkındaki bütün kaynakları okumuştu.

            Horoz sesi ile yavaşça gözlerini açtı. Gözleri yanıyordu. Kabus yüzünden gecenin bir yarısında uyanıyordu ve saatlerce tavanı izledikten sonra uyuyakalıyordu. Yavaşça yerinden doğruldu ve derin bir nefes aldı. Yine günlük angaryaları yaparak gününü bitirecekti. Yaşamak için ne sıkıcı bir zaman diye düşünmeden edemedi. Yatakta kalkıp ahşap masada duran ibrikteki suyla yüzünü yıkadı. Tahta bir tarak ile saçlarını taradıktan sonra onları ördü ve dışarı çıktı. İlk kata inip diğer kızlarla birlikte kahvaltı yaptı. Kahvaltıda süt, ekmek, incir ve üzüm vardı. Ailesi ile yaptığı kahvaltıları hatırladı ve gözlerinin dolduğunu hissetti. Ağlamamak için kendini zor tuttu.

"Kahvaltınızı bitirin bir an önce! Bir sürü işimiz var hadi!" diye bağırmıştı tanıdık otoriter ses. Bu Şummiri idi. Anladığı kadarıyla Şummiri baş hizmetçi gibi bir şeydi. Kimsenin ona karşı geldiğini görmemişti.

          Kahvaltının ardından herkese farklı görevler verilmişti. Belli ki Şummiri ona çok yüklenmek istemiyordu ki eline bir kova su ve iki bez parçası ile tabletlerle dolu bir odaya göndermişti. Tek yapması gereken rafların ve tabletlerin tozunu almaktı. İki küçük pencereden giren güneş ışığı dışında odayı aydınlatan hiçbir şey yoktu. Tabletleri kırmaktan korkuyordu. Burası aynı bir kütüphane gibi düzenlenmişti. Duvarlar boyunca raflar vardı. Odanın ortasında da kitaplık olarak tabir edilebilecek şeyler vardı. Her rafta tabletler arka arkaya dizilmişti ve zincirlerle oldukları yerlere sabitlenmişlerdi. Tabletleri görünce profesörlere hak verdi. Burası oldukça büyüktü. Artık bir yerden başlaması gerektiğine karar verdi ve bezlerden birini suya batırdı. Odanın bir ucunda bulunan tahta masayı sildi ve ardından diğer bezle kuruladı. Aynı şeyi de sandalyeler için de yaptıktan sonra tabletlere sıra gelmişti.

KaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin