Bölüm 2

2.4K 72 3
                                    

Sabah 5.30'da başlayan kazıya
8'de ara verilmişti. Ana kazı ekibi ve işçi olarak gelen köylüler kahvaltı yapmak için ayrıldılar. Kazı ekibi, kazı alanına gelirken bindikleri minibüslerle tekrar eski köy evine döndüler. Kumsal burayı yavaş yavaş benimsediğini hissetmeye başlamıştı. İki buçuk saat süren ilk kazı çalışmasında tek yaptığı şey getir götür yapmak olmuştu. Ekip henüz bir şey bulamamıştı fakat hala bir şeyler bulabilecekleri konusunda inançlıydılar. Çünkü Hititlerin arşiv hakkında çok gelişmiş olduğu biliniyordu. Şimdiye kadar pek çok tablet bulunmuştu ve bütün uzmanlar daha fazlasının olduğu konusunda hemfikirdi.

Kumsal büyük beklentilerle gelmişti ama tek yaptığının getir götür olması moralini bozmuştu. Üzerine uykusuzluk ve sabah güneşi eklenince kendini kötü hissetmeye başlamıştı. Sabah bir şey yemeden evden ayrılmıştı ve açlıktan midesi bulanıyordu.

"İyi misin? Çok solgun görünüyorsun." dedi tanıdık ses. Zorla kafasını yana çevirdi ve sevdiği adamın suratına baktı.

"İyiyim sağol." dedi zorla. Sesini zor çıkarmıştı. Bir an önce bir şeyler yiyip gölgelik bir yerde oturmak istiyordu. Sanırsa bu kazı işleri ona göre değildi. Daha ilk günden böyle olmuştu. Diğer günler ne yapacaktı? Hevesi çoktan kırılmıştı.

"Hiç iyi görünmüyorsun." dedi Anatolia Kumsal'ın önüne düşen saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırmaya çalışırken. Normalde olsa Kumsal heyecandan ölebilirdi ama şu an o kadar acı çekiyordu ki hiçbir şey umrunda değildi. Hatta olayı garipsemişti bile. Anatolia birden ona yakın davranmaya başlamıştı. Hem de fazlasıyla yakın.

"Kahvaltıdan sonra daha iyi olurum herhalde." dedi Kumsal kısık sesiyle. Eve girmişlerdi. Kendileri gibi iki öğrenci daha vardı. Toplamda dört kişiydiler ve kahvaltı hazırlama işi onlara verilmişti. Kumsal şu an gerçekten ölmek istiyordu.

"Kumsal sen git elini yüzünü yıka. Biz hallederiz kahvaltı işini." dedi Anatolia gülümseyerek. Kumsal bir şey demeden tuvalete gitti. Aynaya baktı. Yüzü kıpkırmızıydı. Sıcaktan olmalı diye düşündü. Saçları dağılmıştı. Gözlerinin altı hafif mordu. Bu kadar kötü göründüğünü tahmin edemiyordu. Anatolia ona acımış olmalıydı. Belki de bu yüzden bu kadar şefkatli davranıyordu. Sonuçta Anatolia iyi biriydi. Onun yerinde kim olsa aynısını yapardı muhtemelen. Acaba diğerlerine de böyle davranıyor mu diye düşünmeden edemedi. Yüzünü soğuk suyla yıkadı. Biraz daha iyi hissediyordu ama midesi hala bulanıyordu. Gözleri uykusuzluktan yanıyordu. İki elini tezgaha dayadı ve derin bir iç çekti. Saçlarını tekrar topladı ve dışarıya çıktı.


Kapının önünde Anatolia'yı görmeyi beklemiyordu. Kollarını önünde kavuşturmuş ve sırtını duvara dayamıştı. Üzerinde v yakalı, kısa kollu bir tişört vardı. Altında bej rengi bir şort ve siyah spor ayakkabıları vardı. Sırtını dayadığı yerden salondaki uzun masayı izliyordu. Kazı ekibindekiler oturmuş sohbet ederken diğer iki öğrenci sofrayı hazırlıyordu.

"Şe...Şey biz de yardım etsek mi?"

"Tabii ama sen iyi misin? Çok kötü görünüyordun."

"Evet iyiyim. Uykusuzluk ve sıcaktan oldu. Birazdan daha iyi olurum." dedi Kumsal kekelemeden.

"Sen git otur ben kızlara yardım ederim." dedi ve mutfağa gitti. Kumsal ne yapması gerektiğine karar verememişti. Cidden gidip otursa mıydı? Sonra bunun garip olacağını düşündü. Onun diğerlerinden ne üstünlüğü vardı da gidip oturacaktı. Emindi ki diğer kızlar içten içe söylenmeye başlarlardı.

Mutfağa girdi ve ilk karşılaştığı şey Anatolia ve gülüşen iki kız oldu. Hayalkırıklığına uğradığını hissetti fakat bu düşüncenin saçma olduğuna karar verdi. Ortada bir şey yoktu ki. Yani Anatolia ve kendisi arasında.

KaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin