Bölüm 6

1.5K 52 5
                                    




     Tok kahkahalar odayı doldururken Kali olduğu yerde iyice küçülmüştü ve kesinlikle kafasını kaldıracak cesareti yoktu. Her şekilde batırmıştı ve şu an kaderinin gerçekleşmesini bekliyordu. Bir hizmetçi olarak bir prense aşkını itiraf etmişti.

"Cesaretini sevdim. Adını söyle." dedi sakin bir sesle. Cezalandırılmayı bekleyen Kali duyduklarına şaşırmıştı. Hatta birkaç kere durup doğru duyup duymadığını düşündü.

"Kumsal efendim." dedi ve içinden kendine küfür etti. O burada Kali idi. O kadar korkmuştu ki her şeyi bir anda unutuvermişti ve kendi adını söylemişti.

"Kumsal mı? Sen buralardan olduğuna emin misin?"

"Evet efendim. Ailemde yabancılar var bu yüzden ismim bu şekilde." diyerek toparlamaya çalıştı ve prensin daha fazla irdelememesi için dua etti.

"Her neyse. Beni iyi dinle Kumsal. Bundan sonra saraydaki gözüm kulağım olacaksın. En küçük yanlışını gördüğüm an prense suikasttan öldürülmeni emrederim. Yalnızca sen değil, sen ve ailendeki herkes tek tek infaz edilir. Bunu görmek istemezsin."

"Siz ne derseniz o efendim." dedi gözleri dolu doluydu. Bacakları titriyordu ve midesi iyice bulanmaya başlamıştı. Ayağa kalkacak gücü olup olmadığından emin değildi.

"İyi. Şimdi çekilebilirsin." dedi prens arkasını dönerken. Kali ise yerden destek alarak zorla kalkmayı başarmıştı. Kapıya doğru yürürken avuç içleri ile yaşlı gözlerini siliyordu. Görüşü bulanıktı. Tanıdık koridorlardan geçip kendi odasına vardı. Kapıyı açınca şaşırdı. Sağ tarafta duvara dayalı kendi yatağı yerindeydi fakat diğer tarafa da yeni bir yatak konulmuştu. Fakat o kadar yorgun ve korkmuştu ki yüzünü yıkamadan kendini yatağa attı.


Gece karanlıktı ve bahar olmasına rağmen dondurucu bir soğuk hakimdi. Başkent uyumuştu fakat gözlerden uzakta bir yerde hala uyumayanlar vardı. Bu bir anne ve oğluydu. Kadın uzun ve esmerdi. Kahverengi gözleri öfke ve nefretle kısılmıştı. Karşısında ürkek bir şekilde duran oğluna bakıyordu. Oğlu da kendi gibi esmerdi ve uzun boylu sayılırdı. Yakışıklı yüzü çocuksu bir ürkeklikle maskelenmişti.

"Sana ava gitme demiştim! Bir kere de anneni dinlesen olmaz değil mi?"

"Bütün kardeşlerim giderken benim gitmemem garip olurdu." dedi soğukkanlı olmaya çalışarak.

"Eğer sen gitmeseydin her şeyi halledecektim! O salaklardan kurtulacaktık ve taht senin olacaktı. Senin bu kardeş sevgin sonunu getirecek!" diye söylenmeye devam etti kadın. Genç adam ise annesinin bazı yerlerde haklı olduğunu biliyordu fakat elinden ne gelirdi ki?

"Özür dilerim anne." dedi genç adam. Kadın derin bir iç çektikten sonra oğluna yaklaştı ve bir elini adamın yüzüne yerleştirdi. Sinirliydi fakat tek ve değerli oğlunu böyle görünce içi titremişti.

"Asıl ben özür dilerim. Bağırmamalıydım. Biliyorsun bunların hepsi senin için. Ya onlar ya biz. Baban ölünce tahta çıkan kişi diğer prensleri öldürecek. Bu hep böyle oldu ve böyle devam edecek."

"Böyle olmak zorunda değil." dedi genç adam kısık bir sesle. Kadın adamın yüzündeki elini indirip tekrar iç çekti. Oğlunun kendisini anlamadığına emindi.


     Ertesi gün bulutsuz ve sıcak bir gündü. Güneş gökyüzünde neşeyle parlıyordu. Bahar bayramı kutlamaları yeni başlamıştı. Baharın gelişi herkeste heyecan yaratmıştı. Soğuk ve uzun geceler geride kalmıştı. Kutlama hazırlıkları da aynı hızla devam ediyordu. Kumsal önceki hayatında bu kadar fiziksel işe alışkın olmadığı için kendini her anlamda yorgun hissediyordu. Özellikle dün prensle olan konuşmasını düşününce midesi kasılıyordu. Gün boyunca hazırlıklara yardım ederken bir yandan da tetikteydi. Ya prens onu öldürmek için birini gönderirse? Ne yapacaktı?

KaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin