Ortalığa bir karmaşa hakimdi. Karmaşanın sebebi ise Purulliya idi. Purulliya basitçe Hititlerin baharın gelişini kutladıklarını bayramdı. Bir sürü insan bayram hazırlıkları ile uğraşıyordu. Kumsal da bu insanların içinde yer alıyordu. Daha doğrusu beceriksizce etrafta dolaşıyordu. Henüz Kali olarak çağırılmaya alışamamıştı. Zaten kendisine seslenen tek kişi de Şummiri idi. Ne kadar burada kalacağını bilmiyordu. Bu yüzden Kali olmaya alışmaya çalışmalıydı.
"Kali! Kali!" diye seslenen yaşlı kadınla kendine geldi.
"Efendim."
"Sen git dinlen. Daha yeni ayaklandın zaten."
"Peki." dedi Kumsal. Bu onun işine gelirdi. Söylenen hiçbir şeyi yapamıyordu neredeyse.
Şummiri'nin ona verdiği odaya gitti ve rahatsız yatağın üzerine oturdu. Bir türlü anlam veremiyordu. Kafasının içi türlü türlü sorularla doluydu. Buraya nasıl gelmişti? Neden böyle olmuştu? Neden onun başına gelmişti? Kendi bedenine ne olmuştu? Ailesi ne haldeydi? Ailesini düşününce gözlerinin dolduğunu hissetti. Ailesini görmek istiyordu. Annesine sımsıkı sarılmak istiyordu. Odasında oturup saatlerce kitap okuduğu günlere özlem çekiyordu. Hayatı sıradan ve sıkıcıydı fakat memnundu. Gözyaşları akmaya başlamıştı. Geri dönebilecek miydi?
Ağlarken uyuyakalmıştı. Uyandığında gözleri hafiften yanıyordu ve göremese bile kıpkırmızı olduklarına emindi. Küçük pencereden turuncu gökyüzüne baktı. Temiz havayı içine çekti. Uyumak iyi gelmişti ama acıkmıştı da. Şummiri'yi bulmaya karar verdi. Eliyle yüzünü ovuşturarak küçük kerpiç odadan çıktı. Birkaç koridordan geçtikten sonra yanlış yere saptığını anladı ve etrafına bakınıp tanıdık bir şey bulmayı denedi. Burası kesinlikle ilk defa geldiği bir yerdi. Yanlış bir yere girerim korkusuyla temkinli olmaya çalışıyordu. Sarayda yalnızca kraliyet ailesinin girmesine izin verilen yerler vardı. İzinsiz giren biri ölümle cezalandırılıyordu. Kafası eğik yere bakarken fısıldaşma sesleri duydu ve olduğu yerde dondu. Sesler çok yakından geliyordu. Yakındaki bir girintiye saklandı ve sesleri dinlemeye koyuldu.
"Bu akşam planı uyguluyoruz. Emirler net. Bu gece halledemezsek hayatımız tehlikede demektir." bu bir erkek sesiydi.
"Bunu yapmak istemiyorum." dedi bir kadın sesi. Gerçekten yapmak istemediği belliydi.
"Ben de istemiyorum ama emir büyük yerden. Ya o ya biz." dedi adam. Korkuyor olmalıydı.
Sesler kesilince Kumsal irkildi. Ya onun olduğu tarafa gelirlerse? İyice geriye çekildi ve sessizce etrafı dinledi. Ses yoktu. Gitmiş olmalıydılar. Duyduklarını düşündü. Kesinlikle iyiye alamet değildi. Suikast benzeri bir şey olmalı diye düşündü. Fakat kime karşı? Bundan Şummiri'ye bahsetmeli miydi?
Birkaç denemeden sonra doğru yeri yani mutfağı bulabilmişti. Şummiri tahmin ettiği gibi oradaydı. Karnını doyurduktan sonra aklı yine duyduklarına gitmişti. Daha sonra akşam gerçekleşecek olan kutlamayı düşünmeye başladı. Gerçek bir Hitit töreni izleme şansını yakalamıştı. Hangi kralın döneminde olduğunu da aşırı merak diyordu ama garip olur diye Şummiri'ye soramamıştı.
Akşama kadar hiçbir şey yapmadan yatmış ve tavanı izlemişti. Şummiri ona hiçbir iş yaptırtmamıştı. Kumsal bu durumu yeni iyileşmesine bağlıyordu. Saatlerce tavana bakıp düşündükten sonra biraz toparlanmaya karar verdi. Parmaklarıyla karışan saçlarını açtı ve ördü. Yüzünü suyla yıkadıktan sonra yanaklarını çimdikledi, hazırdı. Tören büyük tapınakta olacaktı. Onun gibi diğer kızlar da oraya gidiyordu bu yüzden bulması zor olmadı. Büyük bir meydan vardı. Meydanın bir tarafında uzun taştan bir masa ve yedi sandalye vardı. Kraliyet ailesi orada oturacaktı. Diğer herkes gibi o da heyecanla kraliyet ailesinin gelmesini bekliyordu. Davul sesleri ile herkesin dikkati büyük kapıda toplanmıştı.
"Kral Şuppiluliuma ve ailesi!"
Bu anonstan sonra etrafı büyük bir coşku kaplamıştı. Herkes krallarının adını ve onu ne kadar sevdiğini haykırıyordu. Önce saçları beyazlamaya başlamış orta yaşlı sayılabilecek bir adam girdi. Duruşu heybetliydi. Beyaz kıyafetlerinin içinde göze çarpıyordu. Onun ardından ince, ufak tefek fakat alımlı bir kadın girdi. Kraldan daha gençti. O da beyazlar içinde oldukça asil görünüyordu. Kadının ardından beş tane genç adam içeri girmişti. Kumsal bu prenslerin isimlerini hatırlamaya çalıştı fakat bir türlü hatırlayamadı. İsimlerin dışında unuttuğu önemli bir şey daha vardı ama garip bir şekilde hatırlayamıyordu. Daha önce göz göze geldiği adam da oradaydı. Adamı incelemek için harika bir fırsattı. Kraliyet ailesi yavaşça masaya yerleşti. Esmer olan prens en köşeye oturmuştu.
Kumsal kendine kızdı. Bu adamdan bariz bir şekilde etkilenmişti ve sebebi dış görünüşüydü. Sığ ve içgüdüsel diye düşündü. Gözlerini ondan alamadığı da bir gerçekti fakat şu da vardı ki aralarında farklı bir şey vardı. Fiziksel çekimin dışında bir şey vardı fakat bu öylesine açıklanabilecek bir şey değildi. Prensi izlerken prensin yanına bir kız geldi ve eğilip kulağına bir şeyler söyledi. Daha sonra o da yanındaki adama dönüp bir şeyler söyledikten sonra yerinden kalktı ve gözden kayboldu. Nedense Kumsal'ın içini kötü bir his kaplamıştı. Midesi bulanmaya başlamıştı. Bir an önce o esmer adamı bulmalıydı.
Kalabalığı yararak saraya doğru koştu. Görünürde kimse yoktu. Hızla saraya girdi ve etrafına bakındı. Etraf bomboştu ama aramaya devam etti. Bir süre sonra yerde minik kan damlaları belirmeye başlamıştı. Kanı görünce içindeki korku daha da büyümüştü. Kan izlerini takip etti. Kan izleri bir kapının önünde sonlanıyordu. İçeri girip girmemek arasında kalmıştı. İçinden bir ses devam etmesini söylüyordu. Büyük bir kararlılıkla kapıyı açtı. İçeride onu iki heykel karşılamıştı. Tam kan izlerine bakmak için kafasını eğecekti ki ağzına kapanan elle neye uğradığını şaşırdı.
"Kimsin sen? Şimdi seni yavaşça bırakacağım. Bağırmaya kalkarsan boynunu kırarım." dedi kalın bir erkek sesi. Oda kan kokuyordu. Kumsal'ın bulanan midesi daha da kötü olmuştu. Adam dediği gibi yavaşça geri çekilmişti.
"Efendim ben Kali. Sadece hizmetçiyim." dedi yavaşça ve arkasındaki adama döndü. Esmer adam karşısındaydı. Elleri kan içindeydi. Sol eliyle karnını tutuyordu. Adam yavaşça arkasındaki duvara yaslandı ve yavaşça yere oturdu.
"Sen aptal mısın? Bir hizmetçinin buraya girmesi yasak."
"Efendim! Karnınız!" dedi Kumsal sonradan gelen farkındalıkla. Adamın yanına çöktü.
"Dokunma! Sadece git." dedi adam tıslayarak. Canı çok yanıyor olmalıydı.
"Ama böyle kalırsanız ölebilirsiniz!" dedi panikle. Onu o şekilde terk etmek istemiyordu.
"Sen doktor musun?" diye sordu adam alayla. Sinirleri bozulmaya başlamıştı.
"Hayır ama size yardım etmek istiyorum." diye ağlamaya başladı. İkisi de şaşırmıştı. Kumsal neden birden ağlamaya başladığını bilmiyordu. Aynı şekilde esmer adam da karşısındaki kızın ağlamasına bir anlam verememişti. Derin bir iç çekti.
" Törenin olduğu yere git. Benim oturduğum yerin arka tarafında uzun boylu bir adam var. Sağ gözünün altında derin bir çizgi var. Ona "Zannanza çağırıyor" de."
Kız kafa sallamakla yetinip hızla yerinden kalktı ve tapınağa doğru koşmaya başladı. Tek sorun kraliyet ailesinin oturduğu tarafa nasıl geçecekti? O sırada birine çarptı. Adam yerinden oynamamıştı fakat Kumsal sertçe yere yapışmıştı. Kafasını yukarı kaldırınca bu çarpışmadan büyük bir memnuniyet duydu. Aradığı adam karşısındaydı. Sağ gözünün altındaki çizgi bunu onaylıyordu.
"Zannanza çağırıyor." dedi kız yerden kalkarken. Sonra saraya koşmaya başladı. Adam da arkasından geliyordu. İçeri girdiler ve kanlı kapının önünde durdular. Kız kapıyı işaret etti. Adam onu süzdükten sonra içeri girdi. Kumsal da kapıdan ayrılmamıştı. İçeriden herhangi bir ses gelmeyince telaşı artmaya başlamıştı ki prens ve az önceki adam omuz omuza odadan çıktılar. Prens daha da kötü görünüyordu.
"Git buradan ve kimseye bundan bahsetme. Yoksa kötü olur." dedi yaralı adam. Kumsal kafasını sallayarak oradan uzaklaştı. Daha sonra sabah duyduğu fısıldaşmalar aklına geldi. Bahsettikleri şey bu muydu? İçini bir korku kapladı. Burası kesinlikle güvenli bir yer değildi ve insan canının pek bir kıymeti yoktu. Başına bir şey gelse kimse seni aramaya kalkmazdı. Ürperdi. Kendi zamanına ve evine dönmek istiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kali
RomanceZevk aldığı tek şey tarih kitapları okumak olan Kumsal, sonunda yıllardır hayalini kurduğu kazılara katılma şansını yakalamıştı. Hem de Anadolu'nun en güçlü devletlerinden olan Hititler'in başkenti Hattuşaşta. Ayrıca yıllardır hoşlandığı Anatolia da...