Bölüm 22

629 23 6
                                    


           Çok geçmeden Kumsal, Zidanta ve Piyassili'nin kavga sebebini öğrenmişti. Evet, hisleri doğru çıkmıştı. Kavga sebebi tam olarak kendisiydi ve bunu Piyassili'nin kişisel hizmetçisi olduğunu öğrenince anlamıştı. Zidanta... O koca adam Kali'ye her şeyi ile aşıktı. Zidanta'yı düşünmek kalbinin sıkışmasına sebep oluyordu. Gerçek Kali ölmüş olabilirdi fakat duyguları ve düşünceleri hala bedeninde bir yerlerde duruyordu. Nazik dev, Kali onu böyle çağırıyordu. 

         Piyassili'nin odası Zannanza'nın odası ile ebat ve tarz olarak oldukça benzerdi fakat Piyassili'in odası biraz daha karanlık ve uzak bir köşede konumlanmıştı. Kumsal hastalığıyla ilgili bir şey olsa diye düşünmeden edemedi. Ona hizmet etmeye başlayalı bir hafta olmuştu fakat pek konuşmamışlardı. Doğrusu Kumsal durumu ilk öğrendiğinde bir art niyet olduğundan emindi fakat geçen bir hafta oldukça sessiz geçmişti. Kumsal, Şummiri dahil kimseyle konuşmuyordu. Zaten sarayda pek sevilen biri değildi. Prens Piyassili bütün gününü kütüphanede geçiriyordu. Hava çok sıcak olduğu için öğle vakti büyük bir ağacın altında inzivaya çekiliyordu. Kumsal ise prens yokken odada bir köşede oturuyordu ve her zamanki gibi Zannanza'yı düşünüyordu. Kaşkalar oldukça zalim, yarı göçebe bir halktı ve yıllardır Hitit Krallığına musallat olmuşlardı. Ya Zannanza'ya bir şey olursa? Her gün eteğinin beline sakladığı bezden yapılma mendili çıkarıp bakıyordu. Bu bez parçası onun için dünyadaki en değerli şeydi. 

       Açıkçası yapması gereken pek bir şey yoktu. Günlük rutin temizliği yaptıktan sonra fazlasıyla boş vakti oluyordu. Günde üç öğün yemek servisi de yapıyordu. Bir hizmetçi olarak arşivlere yani tabletlere erişimi yoktu. Boş zamanlarında yapabileceği yegane aktivite düşünmekti. Zannanza gittiğinden beri zihnini farklı farklı sorular işgal etmeye başlamıştı. Zannanza ile aralarında bir bağ vardı evet ama bir ismi yoktu. Kumsal kesinlikle ondan şiddetli bir biçimde hoşlanıyordu, aşk denebilir miydi işte onu bilmiyordu. Öte yandan bu beden kendisine ait değildi. Kali cidden çok güzel bir kızdı fakat kendisi gerçekte bu kadar güzel değildi. Eğer kendi bedeniyle olsaydı, Zannanza ile aralarında yine de böyle bir bağ olur muydu? Zannanza onu beğenir miydi? Cevabı biliyordu, hayır. Erkekler güzel kadınları severdi, Kali de güzeldi ve Zannanza bu yüzden onu kendisine yakın tutuyordu. Kendi zamanındayken asla erkeklerden böyle bir ilgi görmemişti çünkü güzel değildi. Bu düşüncelerin sığ olduğunun farkındaydı ama doğru olduğuna da emindi. Gerçi aralarındaki geçen son konuşmayı düşününce kendisinden hoşlandığı da oldukça şaibeliydi. 

           Daha önce Zannanza'nın da belirttiği gibi Kali bir köleydi. Bir prensle evlenebilmesi söz konusu değildi, ancak odalık olabilirdi. Bu gerçek her aklına geldiğinde yüzünü buruşturuyordu. Kadınlara mal gibi davranılmasından her zaman nefret etmişti ama böyle bir dönemde yaşamak ve bizzat görmek nefretini başka bir seviyeye taşımıştı. 

          O gün de diğer günleri gibi sıcaktı ve güneş oldukça geç batıyordu. Prens Piyassili'nin akşam yemeği vakti gelmişti. Mutfaktan tepsiyi alıp odaya yöneldi.  Prens odasında akşam yemeğini bekliyordu. Hızlıca masayı hazırladıktan sonra elindeki tepsiyle bir duvar kenarına çekildi ve beklemeye başladı. Genç adam yavaşça yemek yemeye başladı. Birdenbire aklına bir şey gelmiş gibi duraksadı ve duvar kenarında bekleyen kıza döndü. 

"Neden seni kişisel hizmetçim olarak istediğimi merak etmiyor musun?" dedi genç adam.  Duyduğu soruyla kafasını aniden kaldırdı ve genç adamla göz göze geldiler. Kız sonra yaptığı hatayla kafasını tekrar çevirdi. Genç adam kıkırdadı ve ayağa kalkarak karşısındaki sandalyeyi çekti. 

"Geç otur." dedi gülümseyerek. Genç kız kafasını kaldırmadan genç adamın gösterdiği yere oturdu. 

"Bana bakabilirsin ve konuşabilirsin. Çekinmene gerek yok." dedi genç adam. Kumsal çekinerek kafasını kaldırdı ve karşısındaki adama baktı. Çok solgundu ve zayıftı. Kahverengi gözleri solgun bir ışıkla parıldıyordu.

"Evet merak ediyorum." dedi kız çekinerek.

"Kardeşim benden sana göz kulak olmamı istedi." dedikten sonra karşısında oturan kadının yüzünü dikkatle incelemeye başladı. Nasıl bir tepki vereceğini merak ediyordu. Genç kadın ise duydukları karşısında oldukça şaşırmıştı. Mutlu olmuştu ama bir yandan da kırgındı. 

"Prens Zannanza değil mi?" dedi genç kız duyduklarını doğrulamak istermişçesine. Genç adam da gülümseyerek kafasını salladı.

"Keşke vedalaşabilseydik. Bir haber var mı?" diye sordu genç kız adamın tavırlarından cesaret alarak. 

"Evet. Kaşkaların büyük kısmı püskürtülmüş. Zafer yak-" adamın cümlesi ağzından gelen kanla yarım kalmıştı. Kali üzerine sıçrayan kan ile donakalmıştı. Genç adam yere yığılınca panikle koridora çıktı ve yardım edin diye bağırdı. Bir anda prensin odasına beş tane asker gelmişti. Manzara açıktı. Prens yerde kan kusarak yatıyordu. Akşam yemeği masası kuruluydu ve yemeği getiren, prensin kişisel hizmetçisi Kali idi. Askerlerden biri koşarak saray doktorunu bulmaya giderken askerlerden ikisi prensi yerden kaldırıp yatağa yatırmıştı. Diğer ikisi de hızla Kali'yi iki kolundan tutarak odanın dışına sürüklemişti. İlk seferinde kurtulmuştu ama bu sefer kurtulamayacağına emindi. Uzun zamandır herhangi bir şey olmadığı için fazlasıyla rahat davranmıştı. Aynı komplo tekrarlanıyordu. Geçen sefer Zannanza onu kurtarmıştı ama bu sefer o da yoktu. Ölmekten korkmuyordu. Korktuğu şey Zannanza'yı bir daha göremeyecek olmaktı. Üstelik son görüşmelerinde de tartışmışlardı. Araları limoniydi. 

         Tanıdık mahzene geldiklerinde korkuyla ürperdi. Adamlar, genç kadını çöp parçasıymış gibi metal parmaklıkların arkasına fırlatmışlardı. Sert düşüşten sonra kolları ve bacaklarında sıyrıklar oluşmuş ve kanamaya başlamışlardı. Derin bir iç çekerek hücrenin kenarına yanaştı ve sırtını duvara yasladı. Acaba o öldüğünde Zannanza ne düşünecekti? Keşke ölmeden önce onu bir kere görebilseydi. 

KaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin