6. BÖLÜM: [REST]
Yabancı bir yerde uyanmanın rahatsızlığını her yerimde hissediyordum. Sorun yatakta değildi yatak mükemmeldi. Çarşaflar alıştığım şeylerin aksine çok yumuşaktı. Bütün bu lüks ve güzellik beni korkutuyordu. Çünkü güzel şeylerin ardından hep kötü şeylerle karşılaşıyordum.
Bir keresinde annem işten döndüğü zaman daha iyi bir yere taşınacağımızı duyurmuştu. Ama o gece taşındığımız evde gecenin ilerleyen saatlerinde çığlık ve cam kırılma sesine uyanmıştım. Annem hızla odaya dalıp beni yatağımdan çekip çıkarmıştı. Nefes almaya vaktimiz olmadan evden çıkmıştık. Birkaç sokak öteye gidene kadar korkmuştum.
O yüzden güzel şeyler her zaman güzel insanlar anlamına gelmezdi.
Oturup etrafımı inceledim. Bütün oda sanki küçük bir prenses için tasarlanmıştı. Mide bulandıracak kadar her şey pembeye boyanmıştı. Bir disney posterlerimiz eksikti.
Dün olanları düşününce korkuyordum. Burada kalmam ne kadar doğruydu? Ama Fuat Amca hayal ettiğim geleceği yaşamamda bana yardımcı olacaktı. Sonra belki gelecek ay burdan giderdim. Bugünü atlatmama bağlıydı bir şeyler. İşler kötüye gittiği an gidecektim buradan.
Ben kaçma planları yaparken, kapımın çalınmasıyla irkildim.
"Fuat Amca?" diye seslendim.
"Hayır, ben Emeç. Kapıyı aç."
Salaş tişörtüme baktım. Uçak pistinden buraya kadar dikkat çekmemek için giydiğim bol gömleğim üzerimdeydi. Çoğunlukla üstümü kapatıyordu ama gardımı almadan Arsel oğullarının suçlayıcı, kızgın bakışlarıyla yüzleşmek istemiyordum. Bu da doğru düzgün giyinmem gerektiği anlamına geliyordu.
"Üstüm müsait değil." Endişeyle odada gezindim. Umarım bir an önce giderdi.
"Sanki çok umrumdaydı. Beş saniyen var, yoksa içeri gireceğim." Sözcükleri tek düze ve umursamaz bir şekilde söylemişti.
Sinirle yerimden kalkıp kapıyı açtım. "Ne istiyorsun?" Beni kaba bir şekilde baştan aşağı süzdü. Her ne kadar gömleğim dizlerime kadar uzanıyor olsa da çıplakmışım gibi hissettirdi. Nefret etmiştim bundan. Dün akşam oluşan gerginlik git gide nefrete dönüşüyordu.
"Ne ayaksın onu öğrenmek istiyorum." Karanlık çehresini görebiliyordum. Öne doğru adım attı, bunu gözümü korkutmak için yaptığını biliyordum. Fiziğini hem silah hem cezbetmek için kullanıyordu.
"Babanla konuşmalısın. Beni buraya getiren o." diye mırıldandım. Emeç, daha çok yakınıma geldi.
O kadar güzeldi ki ağzım kurumuş onun gibi birinin bende uyandıramayacağı duygular hissediyordum. Mantığımın nefret ettiği şeylerin birinden hoşlanıyordum şuan.
Kontrolü elde tutan akıl olmalıydı. Beni incitmek istiyor diye geçirdim aklımdan.
"Sende bayağı savaştın ama değil mi babama karşı?"
Emeç'e arkamı döndüm. "Tekrar söyleyeyim. Babanla konuşmalısın." Arkamı dönerken sanki beni hiç etkilememiş gibi davranıyordum. Bakışlarının üzerimde bir dokunuş gibi gezindiğini hissettim.
"Ne tür bir oyun oynuyorsan kazanamayacaksın. Hepimize karşı kazanamazsın. Eğer şimdi gidersen canın yanmaz. Hiçbirimiz seni rahatsız etmeyeceğiz ama kalırsan seni öyle bir mahvederiz ki sürünerek gidersin." Şaşkınlıkla donup kalmıştım daha ilk dakikada benden nasıl bu kadar nefret edebilmişlerdi, aklım almıyordu benim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REST
Teen FictionMeyçen, her ne olursa olsun hayatta kalmayı bilen biriydi. Tüm hayatını annesinin peşinde, oradan oraya sürüklenerek ve bir gün bu karanlık çamurun içinden çıkacağını umarak geçirmişti. Ta ki gerçek ailesi ortaya çıkana dek. Meyçen'i, görkemli malik...