Mark'ın evinden kendimi nasıl attığımı hatırlamadan merdivenlerin köşesine kadar gelmiştim. Arkamdaki durumla uğraşacak kadar aklım başımda değil gibiydi. Uçurtma ipiydim de biri beni elinden kaçırmıştı, ben de biri yakalayana kadar rüzgârın yönlendirdiği şekilde uçacaktım. Belimdeki ağrıyı hissedemiyordum, kalbimdeki ağrı dışında tüm ağrılar kendini kalbime yönlendirmişti. Öyle içim sıkılıyordu.
Merdivenleri çıktım, eve gidip ne yapacaktım bilmiyordum ama düşününce annemlerin bu günlük geçe kalacaklarını bildiğimden kendimi toparlamak için yeterli alana sahip olacaktım. Düzgün düşündükten sonra eğer hala buradaysa Hyunjin ile konuşacak, hala imkân olursa onu yolcu edecektim ama benden gidişini saklaması, bir arkadaşımı daha aniden kaybedeceğim korkusuna yol açmıştı içimde. Olivia'yı bir sessizlik içinde bırakışım onunla aramızı düzelemeyecek bir duruma getirmiş gibiydi ki Hyunjin ile daha uzun olan arkadaşlığımızın bu duruma gelmesini istemiyordum. Son basamak ıstırap gibi ayakaltlarıma baskı yaptığında evimin bulunduğu kata attığım ilk adımda kapımızın önüne doğru bakan merdivenlerde oturmuş, başını korkuluklara yaslayarak gözlerini kapatmış Hyunjin'i görmüştüm. Planların ilk seferki formundan bozulduğunu görmüştüm ama bu bir anda suya düşmüştü. Ya elimde tutarken ıslak taraf ağır gelip koparsa diye tereddüte düşmüştüm.
Anahtarları cebimden çıkartırken sessiz olsam bile onun dikkatini çekmeden kapıyı açamazdım çünkü anahtarı delikte döndürdükçe çıkacak olan güçlü sesi bastırmayı beceremezdim. Ondan dolayı ondan kaçmaktansa şimdi onunla konuşmanın daha iyi olduğunu fark etmiştim, nasılsa gidecekti, nasılsa uzun zaman görüşemeyecektik. Biraz kızgın hissediyor olsam bile derin nefeslerimin içine hapsettiğim sevgiyi bulabilmek adına hızlı hızlı solumaya başladım.
Kapımın önündeki merdivenlerde gözlerini hala açmayan Hyunjin'in karşısına dikilmiş bir direk gibi duruyordum, aşağıdan gelen gürültülü sesle gözlerini açan Hyunjin, kafası yaslı yerden beni izlemeye başladı. Aşağı katta fısıltıyla sadece gürültü şeklinde gelen seslerin arasındaki sözcükleri seçememiştim.
Hyunjin, gözlerini açtığı anda bir kâbus gibi karşısına dikildiğimden ilk gördüğü yüz de bendim. İrkilerek kafasını geri çekmek istedi fakat hemen yan tarafında duran korkuluk kafasına hızlıca çarptığında panikle elimi ona doğru uzatmıştım fakat yaşadığımız durumu düşününce uzattığım elimi saniyesinde geri çekmiştim. Gerçi ortada bir problem yoktu da kırgınlığıma yuva bulamadığımdan tüm kuşları rahatsız etmek zorunda kalıyordum işte.
"Rose, neredesin yahu? Sıcacık yatağın varken burada uyuyorum." Diyerek pek hızlı olmasa da çarptığı kafasını avcunun içiyle ovalarken tavrı beni ilk seferde şaşkına uğratsa da sonrasında aslında onun aşağıda olan olaydan haberi olmadığını, tüm üzüntülerimi kendimin kucakladığını düşündüm. Tüm üzüntülerimi gülen yüzüne doğru savursam içim rahatlamazdı. Ağlamak istemiyordum ama gözlerim yanmaya başlamıştı. Merdivenden çıkan Mark'ı da görmeseydim gerçekten zemine oturup ağlamayı düşünmüştüm ama alt kata kadar rezil olamazdım, bizim kat bana alışmıştı nasıl olsa.
İçimde tutmaktansa Hyunjin'in kulaklarına yapıştırmak üzere "Gidiyormuşsun, aniden öğrendiğimden veda hediyesi alamadım." Derken sesim bir kaya gibi çatlamadan çıkmıştı. Ağlamamak için dişlerimi sıktığımdan dişlerim teker teker sızlarken Hyunjin, suçüstü yakalanmanın verdiği utançla merdivenlerden ayağa kalktı. Yanlış bir şey yapmamışken ona neden bir suçu işlemiş gibi davranıyordum, bu beni berbat bir arkadaş yapıyordu. Sakin olmam gerekiyordu ama kaybetmeye olan kırgınlığımı aşamamış, laflarıma yansıtmıştım üstelik. Ağzıma bir tane vursam akıllanır mıydım?
Bana doğru geldiğinde ondan geri çekilmek için adım atacaktım ki ağrı giren belimi kontrol edemediğim halimle beni kendine doğru çektiğinde aklımın kendini kontrol tarafıyla beraber Hyunjin'in sıcak kucağına bedenimi soktuktan sonra ayrılmak için bir hamle yapmadım. O kadar gergindim ki gururum izin vermediğinden Hyunjin'e geri sarılmamayı denerken elimi meşgul etmek adına tırabzan ararken birinin avcu elimin içine girip başparmağıma hafif bir baskı uyguladı.