Rahatsız edici sahneler bulunur. Hassas olanların okumamasını rica ederim.
"Ee sonra ne oldu?" diyen Hyunjin'i diğer elime aldım.
"İşte Mark, bana bir anda ilan-ı aşk yapınca rüyadayım falan sandım, zaten o ara arkadaşları geliyordu. Tanrı yüzüme güldü."
İndiğim merdivenlerde ayaklarım birbirine dolanmasın diye gözümü telefondan ayırıp hızlı hızlı merdivenlerden indim ve zemin kata geldiğimde tekrardan ekranda uykulu suratıyla boş boş bana bakan Hyunjin'e baktım. Kanada'da akşamüstü vakitleri Kore'de sabahın körü olduğu için Hyunjin'i doğal olarak uykusundan uyandırmıştım ama biraz homurdanmasına rağmen beni dinliyor veya dinliyormuş gibi yapıyordu.
"Peki, senin duyguların ne ona karşı? Seviyor musun?" diye sorduğunda dün bu konuyu aştığımı sansam da hala biraz daha şaşkındım bu yüzden sorduğu sorunun cevabını hemen verebilecek halde olsam bile biraz durmuştum.
"Hoşlandığımı fark ettim." Diye cevap verdiğimde bir anda uykusu açılan ve gözü büyüyen Hyunjin, "Şaka yapıyorsun değil mi? Sürekli şikâyet ettiğin komşundan ne zaman hoşlanmaya başladın Rose? Ben gideli o kadar olmadı bile." Diye ardı ardına konuşmaya başladığında tam söylediklerine karşılık vermeye hazırlanıyordum ki bir anda kapıdan gelen ışığı kapatan beden, beni yan tarafımda bulunun temizlik odasının açık kapısından içeri doğru ittirdi. Ardından kendisi de içeri girdiğinde içeri giren kişinin Gayr abi olduğunu görmüştüm. Kapıdan girerken tükürüğünü toplayamayan ağzıyla bir canavarı andırıyordu. İttirilmenin etkisiyle yere düşmüş olduğumdan elimden kayıp giden telefon açık haliyle odada benden uzakta duruyordu ve sert düştüğü için kırılmış ekranından hala daha Hyunjin'in suratını görebiliyordum.
"Rose, ne oldu? Cevap ver lütfen." Diye bağırdığını duysam da ne yapacağımı bilemiyordum. Donup kalmıştım adeta.
"Ne yapıyorsun sen be?" diye çığlık atarcasına bağırdığımda Gayr abi kapıyı ardımızdan kapatıp önüme doğru diz çöktü ve bana yaklaşmaya başladı. Büyüyen gözlerimle ona bakıp titremeye başlayan vücudumu bana değmesin diye biraz daha geriye ittirdiğimde bana daha çok yaklaştığını hissettim.
"Hyunjin, annemi ara." Diye çığırdım tedirginlikten çatlayan sesimle.
"Rose! Hay sikeyim."
Hafifçe köşeye baktığımda telefonu kapatmış Hyunjin ile iyice dibe düştüğümü hissedip sertçe yutkunmayı denedim.
"Gayr abi, ne yapıyorsun? Yaklaşma lütfen." Diye aklıma gelen her şeyi söylemeye başladığımda bana iyice yaklaşmış, alkol kokan nefeslerini yüzüme doğru üflemeye başlamıştı. Ayağımla bedenini ittirmeye çalıştığımda ayaklarımın üzerine oturarak beni engellemiş, kusacak gibi öğürdüğümde yüzümü elleri arasına alıp dudaklarını dudaklarıma yaklaştırmıştı. Gözyaşları düşmeye başlayan gözlerim, ben kontrol edemeden tüm yüzümü ıslatmaya başladığında durmadan çırpınıyor, ellerimle göğsünden ittirerek onu üzerimden atmaya çalışıyor ve dudaklarından kaçıyordum. O kadar midem bulanıyor ve kanım çekildiği için titriyordum ki panik atak krizine girmiş gibi titriyordum.
"Bırak beni seni sokuk şerefsiz." Diye çığlık atmaya devam ettiğimde daha fazla kaçamadığım için dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı. Kafamı çekebilmek için, ellerinden kurtulabilmek için duvara doğru o kadar çok çarptırmıştım ki kafamı patlatacaktım.
"Rahat dur, Rose. Sen de beni istiyorsun işte." Dediğinde şoktan bedenim put gibi kalmıştı. Ne saçmaladığını bilmiyordum, üstelik sarhoştu ve neler yapacağını az çok tahmin ettiğimde ölmek isteyecek duruma geliyordum. Bir eli suratımı tutarken bir eli yerde yan duran bedenimi avuçladı, popomu avuçlarının içinde sıkarken dudaklarımdan çektiği dudaklarını boynuma doğru gömmüştü. Bana bir şeyler olursa annemler ne tepki verirdi bilemiyordum, her şeyi bir kenara bırakan bedenim beni suçlayabilme ihtimalinden korkmuştu. Başım olabildiğine dönerken Lütfen dedim Tanrı'ya, Tanrım lütfen birisi yardım etsin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Feelings / Mark Lee
FanfictionÇünkü duyguları bulmak zordur. Mark Lee 2020 Tamamlandı