Baş ağrım kabuslarımda bile canımın yanmasına sebep olunca gözlerimi açtım ve yastığımın üzerine doğru bastırdığım yüzümü kaldırıp doğru düzgün nefes almak için yatakta doğruldum. Normalde yüz üstü uyuyamayan ben dün nasıl sarhoş olduysam gelişi güzel yatağa fırlatılmış gibiydim.
Düne dair hatırladığım tek şey buzdolabında bulduğum tüm biraları içmekti, daha fazla ve daha fazla içmekti. Mutfağa girişim gayet açıkken çıkışımın tam olarak ne şekilde olduğunu bilmiyordum. Hatırlamaya çalışmadan önce ilk olarak yüzümü yıkamak için kalkmıştım. Banyoya girip yandan aynaya bakacaktım ki karşımda gördüğüm şeyle irkilerek banyo zeminine çöküp bir süre karşımdaki klozetle bakıştım.
"Rose, banyoda yerde ne yapıyorsun acaba?" diye soran anneme kafamı döndürerek ağlamaklı bir bakış atıp tekrardan önüme döndüm ve cesaretimi toplayarak çömeldiğim yerde ayağa kalkarak aynaya baktım. Biri kafamı suya batırıp çıkarsa daha çok makyajım dağılırdı.
"Aynadaki arkadaşımla tanışıyorum anne." Dedikten sonra musluğu açıp elime suyu doldurarak iyice avucuma dolan suyla yüzümü ovaladım. Sadece tatil günlerinde çiçekli elbise giyen annem, beni rahat bırakmak yerine kapı pervazına yaslanıp beni izlemeyi seçmişti.
"Dün sırılsıklamdın. Kendini yeni biri sanman çok normal, çünkü seni Marklardan aldığımda ben de Mark'a bu benim kız mı, diye sordum." Dediğinde Mark ismini duymamla avcumdaki suyu boşluğa bırakmam bir oldu. Su, yere şak diye düşerken annem yaslandığı yerden doğrularak kızgınlıkla bana baktı.
"Çabuk sil orayı, daha dün için kızmadım sana."
Annemin sesi bulanıklaşırken Mark tonlaması beynimin içinde yankılandı. Ve adıyla birlikte gelen tüm anılar üzerime düşerken tekrar kendimi banyoda çömelmiş halde bulmuştum. Bu kadar içtikten sonra hiçbir şey hatırlamıyor olmam gerekmez miydi, bu güçlü hafızayı hak etmek için ne yapmıştım?
Fevri bir hareketle ayağa kalkıp dış kapıya doğru yürürken annemin sesi beni durdurmuştu.
"Nereye gidiyorsun Rose?" diye sakin ses tonuyla sordu. O kadar sakin değildim ki bu sakinliğini beni deli etmişti.
"Marklara gidiyorum."
"Mark, alçısını çıkartmaları için hastaneye gidecekti bugün, dün öyle söyledi bana." Diyerek bana son kez bakış atarak mutfağa geçti.
Ben dün Mark'ı öpmüştüm amına koyayım. Bunu anneme söylesem içtiğim tüm biraların şişelerini götüme sokardı, bu yüzden sessiz kalarak kendi kendime kapı önünde acı çektim. Tam o sırada çalan kapıyı atlarcasına açarak kapıda Mark'ı gördüğüm an Tanrı'nın yüzüme güldüğünü düşünerek hemen onun konuşmasına fırsat vermeden içeriden kimin geldiğini soran anneme Mark'ın geldiğini söyleyerek dışarı çıkarak kapıyı arkamdan çektim.
Fakat onu düzgün ittiremediğim için kapıyla arasında kaldığım için can çekişirken gülerek benden bir adım uzaklaştı.
"Ne oluyor Rose?" dediğinde sırtımı kapıya yaslayıp elimi alnıma yaslayarak gözlerimi gölgeledim. Aşağıya doğru baktığım için Mark'ın alçıdan çıkmış elini görebiliyordum, sağlam gözüküyordu.
"Kolun alçıdan çıkmış, sevindim." Dediğimde kısaca teşekkür etti.
Alnımdaki elime doğru kapanan parmakları resmen elimin üzerinden attırmak için elimi silkelemiştim, şaşırdığı için gözleri büyüyen Mark bana ne yapıyorsun der gibi baktı.
Sadece heyecanlamıştım, neden böyle oluyordu bilmiyordum heyecanlandığımı hissetmiştim. Hala sarhoş olma ihtimalim çok yüksekti.
"Neden beni dışarı sürükledin Rose?" diye sorduğunda verebileceiğim bir cevap var mıydı emin değildim. Biz öpüşmedik değil mi, doğruyu söyle hemen diyecek halim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Feelings / Mark Lee
FanfictionÇünkü duyguları bulmak zordur. Mark Lee 2020 Tamamlandı