Merhaba, sevgili günlüğüm:
Bugün tuhaf bir gündü. Kendimi yorgun ve bitkin hissediyordum. Sana Chloé'den bahsetmeyeceğim bile. Her seferinde moralimi bozmayı başarıyor. Evet, buna izin vermemeliyim fakat yapamıyorum. Chloé'yi anlamaya çalışıyorum ama aklıma mantıklı bir sebep gelmiyor. Sanırım onun yapısında benimle uğraşmak var.
Bugün biraz sakardım. Okula yeni gelen çocuk Adrien Agreste bana yardım etti ve bizim kızlar hiçbir şey yapmadı. Alix ve Alya'nın manalı bakan gözlerinden anlam çıkarmak istemesem de ne demek istediklerini biliyordum. Beni onunla yakıştırmış olmalıydılar. Fakat biliyorsun, benim için bana yakışan tek biri var.
Kalemi defterin arasına koyup sıkıntıyla arkama yaslandım. Okulda günlük yazmak mı? Sınıfta kimse yokken yazdığım yazılara göz gezdirdim. Yazmaya devam etmemeliydim, biri görebilirdi. Bu yüzden tasarım defterime yazdığım kağıdı koparıp çantamın içine koydum. Dün çizdiğim kedi ile karşılaştım. Buruk bir tebessüm ile kara kalemimi elime aldım ve o kara kedinin yanına uçan bir uğur böceği çizdim. Uğur böceği kedinin etrafında döner gibi duruyordu.
"Ne çiziyorsun Mari?" Bir anda duyduğum sesle tebessümle kıvrılan dudaklarım gerildi. Kafamı kaldırıp Nino'ya baktım. Çizimime bakmaya çalışıyordu. Defterin kapağını hızlıca kapattım.
"Ha ha, Nino! Tabii ki tasarım çiziyorum. Hiç demeye cesaret edemediğim melon şapka." Yüzümün bütün kaslarının gerildiğini hissedebiliyordum. Nino'nun kaşları havaya kalktı ardından arkasını döndüğünde görüş açıma giren kişiyle nedense yüzüm düştü.
"Dostum sen manken değil miydin? Bence Marinette'in tasarımlarına bakmalısın. O müthiş yeteneklidir!" diyen Nino'ya minnetle bakmak istesem de bana bakan yeşil gözler buna müsade etmiyordu. Sarı saçlarını tek eliyle karıştırdı. Dudaklarımı araladım, "O bir manken Nino, tasarımcı değil." dedim ve gözlerimi Nino'ya çevirdim. "Hem melon şapkanın sadece taslağını çizdim. Dikmeye başlamadım bile."
Nino şaşkınca bakarken gözleri bir Adrien'a bir bana kayıyordu. "O haklı Nino, ben anlamam tasarımdan." deyip sırasına oturan Adrien'a tek kaşını kaldıran Nino'nun kolunu tutup sarstım. "Alya'yı gördün mü Nino?" diyerek konuyu değiştirdiğimde Nino gözlerini Adrien'dan çekmişti. Gözlüğünü düzelterek, "Senin yanına onun için uğradım zaten. Sanat dersine katılmıyormuş. Okul çıkışında direk eve gideceğini söyledi." dediğinde dudaklarımı büktüm. Çılgın kafalı Alix ile sanat dersine girecektim sanırım.
"Sağ ol Nino." Minik tebessümümle birlikte Nino Adrien'ın yanına geçti. Derse öğretmen gelmediği için ders boştu. Çocuğu kişi eve gitmiş, kimisi de okulda kalmayı tercih etmişti. Nino ise çantasını toplayıp sınıftan ayrılmıştı. Alya nefes nefese yanıma gelmiş, o da çantasını alıp sınıftan çıkmıştı. Sınıfta bir tek Adrien ile olduğum için ufak da olsa rahatsızlık duyuyordum. Bugün nereden gelmişti zaten Chloé? Her şeyi berbat ediyordu. Adrien benim kötü biri olduğumu düşünüyor olmalıydı. Az önce ağzımdan çıkanları yanlış anlamaması için dua ettim. Kimseyle aram bozulsun istemiyordum. Sınıftaki herkes Adrien ile anlaşırken benim anlaşamam kötü olurdu. Dişlerimi sıkıp çantamı toplamaya başladım. Sanat dersine falan kalmayacaktım. Zaten bileğim ilk incittiğim zamanki kadar acımasa da sol ayağımla yere uyguladığım her basınç kemiklerimde hissetmeme neden olan acıyı oluşuyordu.
"Bu zamana kadar Chloé'den başka hiç arkadaşım olmadı." Kısık çıkan sesiyle bir an duraksadım, son olarak çantama çizim defterimi koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lain: Güçlerin Hükmü (Ⅰ. Kitap) | Miraculous
Fanfic2021 Wattys Ödülleri Yarı Finalisti Lain Serisi Ⅰ #marichat Hayatımda mutluluk duyduğum biriyle bağ kurdum. O bağ bir gün benden koptu. İçimde bilmediğim ayrılığın ateşinde yanarken bir güne uyandım. O kahramanın yerine geçtim; Kalbimi hızlandıran...