Düşünceler beni bitiriyordu. Olduğum evimden uzaklaşıyormuşum gibi hissediyordum. Neden eski enerjik Marinette olamıyordum? Eski enerjim kalmamıştı. Ufak bir sorun o kadar çok büyüyordu ki kafamda artık baş ağrım yüzünden inlemeye, kısık kısık ağlamaya başlamıştım.
"Uyuyamıyorum Tikki." İniltiyle bir nefes daha aldım. Elim kalbime daha da yerleşmek ister gibi yerleşti. "Neden böyleyim?"
"Sakin ol Marinette, bana bak lütfen." Acıyla kapattığım gözlerimi açtım. Sırtımı kedili yastığıma da da bastırıp Tikki'nin boncuk gözlerine baktım. Gözlerinde benim için endişe taşıyordu.
"Seni daha önce hiç bu kadar bitkin görmedim." dediğinde kendime çektiğim dizlerimin üzerinde kondu. "Ruhsal bakımdan..."
"Beni tanımıyorsun, daha yeni tanışık." Gözlerimden düşmeyen yaşı elimin tersiyle sildim. "Ben böyle değildim."
"Sizler buna depresyon demiyor musunuz?" Minik ellerini iki yana açtı. "Biz kwamiler ağlamayız, âşık olmayız. Biz..." Bir elini bana doğru uzattı. "Sizler için yaratıldık. Seçilmiş kişiler için."
"Hiç ağlamadın mı yani?" Kızarmış gözlerimle ona baktım. Yeni doğan güneş açık bıraktığım balkonun kapısından içeri girdi. "Âşık da olmadın?"
"Hayır," Gülümsedi. "Olmak da istemezdim. Sana baktığımda acı çeken bir Marinette görüyorum. Kötü hissettiriyor olmalı."
"Hayır," Bu sefer ben reddettim. "Âşık olmak güzel hissettiriyor. Sadece..." Acıyla gülümsedim. "Yanlış kişiye âşık olmazsan."
"Neden yanlış olduğunu düşünüyorsun?"
"Çünkü," Burnumu çekip bir mendil daha çıkardım kutudan. "Çünkü sevdiğim kişi beni sevemez."
"Geleceği sen mi yazıyorsun?" Sordu şapşalca. Gülmeden edemedim, "Sadece ileri görüşlülük." Peçeteyle yorgun gözlerimi sildim. Tikki dizimden ayrılıp baş ucumdaki yastığa kondu.
"Geleceği düşünme Marinette. Sen sadece sen olmaya bak, o zaman 'depresyonda' olmazsın." Küçük yüzgeçlerini salladı. Başımdaki ağrıya rağmen ona gülümsedim.
Yataktan indiğimde duvara asılı saate baktım. Saat 06:30 gösteriyordu. Alarmımın çalmaması için devre dışı bıraktım. Çalışma masama geçip oturduğumda balkonun kapısı açık olduğu için kuşların cıvıltılarını duyabiliyordum. Masanın üzerine bırakılmış bucket şapkamın yanındaki notu fark ettiğimde kaşlarımı çattım. Parmaklarım yavaşça notu kavradı.
Bunu okuduğunda büyük bir ihtimal yarın olacak bu yüzden bugünden yarına uyanmış Marinette'e yazıyordum: şapkanı yeniden kaybetmek istemezdin. Az kalsın yeniden bende kalıyordu. Ayrıca odan güzelmiş, pembe ;)
~Adrien
"Odama mı girdin?" Notu yüzümden uzaklaştırıp yeniden okudum. Odama girmişti, yani beni yatağa o mu taşımıştı?
En son arabada uyuyakladığımı hatırlıyordum. Sonrasında gecenin bir yarısı uyanmıştım. Beni biri yatağıma kadar taşımış olmalıydı ve bence bu kişi Adrien değildi. Yani sonuçta iki tane çıkması gereken merdiven vardı. Beni babam güçlü kollarıyla taşımış olsundu yoksa Adrien'ın belini inciltmesine neden olmuş olabilirdim.
Notu bir kenara sıkıştırıp bucket şapkamı mankenin başına koydum. Banyoya girip kıyafetlerimi çıkarmaya başladığımda kendime daha iyi olacağım konusunda söz vermiştim. Bugün depresif bir Marinette görmek istemiyordum. Tikki'nin dediği gibi geçmişi, geleceği düşünmemeliydim. Önüme bakacak, hayatıma herkesin sevdiği Marinette olarak devam edecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lain: Güçlerin Hükmü (Ⅰ. Kitap) | Miraculous
Fanfiction2021 Wattys Ödülleri Yarı Finalisti Lain Serisi Ⅰ #marichat Hayatımda mutluluk duyduğum biriyle bağ kurdum. O bağ bir gün benden koptu. İçimde bilmediğim ayrılığın ateşinde yanarken bir güne uyandım. O kahramanın yerine geçtim; Kalbimi hızlandıran...