Siyah göz bebekleri büyüdü. Yavaşça yutkunup ne yapacağımı bilemeden ellerimi saklama düşüncesiyle parmaklarımı sıkmaya başladım. Dudaklarım açılıp kapandı. Başını ufak bir hareketle salladığında sandelyeyi sürükleyerek bana yaklaştı. "Ne dedin?" Bir kez daha yutkunup dudaklarımı yaladım.
"B-ben... Yani sadece sen değil," Gözlerimi kaçırdım. "Yani siz ikiniz olmadığınız zaman Paris'in eksik bir parçası varmış gibi geliyor."
"Böyle demedin," Bakışlarımı yavaşça ona çevirdim. Sopasını yerine yerleştirildiğinde ayaklandı. Arkama doğru ilerlediğini fark ettiğimde sandalyemle arkama döndüm. Parmaklarım bilekliğimi çekiştirmeye başladı. "Benim adıma konuştun prenses."
"Sadece senin adına konuşmak istemedim," Gerginlikle ayağa kalktım. O pencerinin önüne geçtiğinde yanına gidip surat ifadesine baktım. Bana bakmıyor, gözleri Paris'in manzarasını izliyordu. "Gerçekten."
"Öyle mi düşünüyorsun," Bakışlarını yavaşça bana çevirdi. "Uğur Böceği ve ben Paris'in bir parçası mıyız?"
"Evet," Elbisemin eteklerini çekiştirdim. "Öylesiniz."
"Öyle değil," Sesi kısık çıkarken vücudunu bana çevirdi. "Paris'in hâlâ eksik bir parçası var."
"Nedir?" Sırtımı duvara yaslayıp başımı ona çevirdim. Kısık gözlerimle yoğun duygularla süslenmiş gözlerine baktım. Çene kemiğinin kasıldığını fark ettim. Ardından sertçe yutkunuşunu işittim. "Eksik olan ne?"
"O parça artık yerine gelemez." Ellerini pencerenin kenarlarına yaslayıp yüzünü yere indirdi. Boynu bükük bir şekilde dururken dişlerimi sıktım. Ne zaman ondan bahsetse o duyguyu bana hissettiriyordu. Bunu bana hissettirmesinden nefret ediyordum.
"O parçayı öğrenmek isterdim. Belki elimden bir şey gelir." Kafamı duvara yaslayıp gözlerimi tavana çevirdim. Ellerim yumru halini alırken onun derin bir nefes alışını dinledim. Sessiz kaldı, bana eksik olan parçayı söylemedi. Sessizliği aramıza hüküm sürdüğünde gözlerimi kapattım. Onu unutamamıştı.
"Şarkı dinlemeye devam ediyor musun?" diye sordum, belki hatırlardı. O gece bana sevdiği sanatçıyı arayacağını söylemişti. Hâlâ sanatçıyı arıyor olmalıydı.
"Bir süre önce müzik dinlemeyi bıraktım." dedi kısık bir sesle. Başımı indirip ona baktım, durgun bir ifadeyle pencereden dışarı bakıyordu. "Sevdiğin sanatçıyı hâlâ arıyor musun?"
"Hayır," Dudağının bir kenarı kıvrıldı. "Onu buldum." dediğinde alt dudağımı ısırdım. Gözlerimin dolmaması için kirpiklerimi birbirine bastırdım. "fakat bana mesleğini bıraktığını söyledi." Gözlerimi açtığımda bana baktığını gördüm. Dudaklarındaki durgun bir kıvrımla gözlerimin içine baktı. "Artık şarkı söylemiyormuş."
"Sen ne dedin?" dedim gözlerine bakmaya devam ederek. Gözlerini kısıp bakışlarını benden çekti. "Geri dönmesini söyledim."
"Dönmedi mi?"
"Hayır," Pencereden giren soğuk rüzgârla baştan aşağı titredim. Kollarımı ovuşturup onun yaptığı gibi pencereye döndüm. Paris'in sessizliğini izledik. "Çünkü artık şarkı söyleyemez." Başını bana çevirdiğinde başımı kaldırıp ona baktım. "Bu yüzden müzik dinlemeyi bıraktım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lain: Güçlerin Hükmü (Ⅰ. Kitap) | Miraculous
Fanfic2021 Wattys Ödülleri Yarı Finalisti Lain Serisi Ⅰ #marichat Hayatımda mutluluk duyduğum biriyle bağ kurdum. O bağ bir gün benden koptu. İçimde bilmediğim ayrılığın ateşinde yanarken bir güne uyandım. O kahramanın yerine geçtim; Kalbimi hızlandıran...