Aklım bana uyarı göndermeye başladı. Birden ayağa kalktığımda bütün bakışları üzerime topladım. Çatık kaşlarım normale dönerken gözlerimi madalyondan çekip Lila'ya çevirdim. Onu nasıl bulmuştu? Ya da o madalyon gerçekten bana -Uğur Böceği'ne- verilen madalyon muydu? İpleri birebir aynıydı, bunu fark edebiliyordum.
"Marinette?" Yavaşça yutkunup yerime oturdum. Bana seslenen Adrien'a dönüp, "Hı?" diye mırıldandım. Elimi enseme atıp saç köklerimi çekiştirmeye başladığımda bir şey çaktırmamak için içeceği içmeye koyuldum.
"Bizimle mi gelecektin?" diyerek ayaklanan Adrien'a yeniden baktım. Sadece kafamı sallayıp masadan kalktığımda Lila'nın yanına geçtim. Ellerimin arasında tuttuğum bardağı çok fazla sıktığım için eklem yerlerim beyaz olma yolunda ilerliyordu.
Başımı kaldırıp deveme baktım. "Ee.. siz gidin-" Sözümü okul zili böldüğünde parmağımı şıklatıp gülümsemeye çalıştım. "Zil de çaldı, benim şeye gitmem gerek," Gözlerim elimdeki bardağa kaydı. Bardağı salladım. "Geri dönüşüme atmam gerek. Siz şeye gidin... Nereye gideceksiniz?" 32 diş gülümsediğimde Adrien'ın dudakları kıvrıldı. "İçecek alacaktık."
"Evet, siz gidin. Ben de gidiyorum," Geri adımlar atıp ikisine elimi sallamaya başladım. "Görürüz... yani görüşürüz deve!" Arkamdan güldüğünü duyduğumda çoktan merdivenleri çıkmaya başlamıştım. Birkaç kez tökezyen ayağımla arkaya doğru baş parmağımı kaldırdım. "İyiyim!"
"Dikkat et!" Adrien'ın uyarısına karşılık kocaman gülümseyerek okul çıkışına koştum. Madalyonu okulun önündeki çöp kutusuna atmıştım. Lila madalyonu almış mıydı bunu bilmem gerekiyordu.
Nefes nefese çöp kutusunun önüne geldim. Elimdeki bardağı atacakken içerisine göz gezdirdim.
"İyi de bu boş?" Sıkıntıyla nefesimi verip bardağı çöpe attım. Gerçekten bütün talihsizlikler benim başıma geliyordu. Eğer bir şekilde madalyon Lila'nın eline geçtiyle bu iyi bir şey olmayabilirdi. Ya beni o madalyonu atarken görmüş ise ne yapacaktım? Bu mümkün değildi, Lila çöpü neden karıştırırdı ki? Madalyonların ipleri benzer olmalıydı. Akli taktirde mantıklı bir açıklama bulamıyordum.
"Sorun ne Marinette?" diyen Tikki'yi zar zor duyduğumda çantamı kendime çekip onun kimsenin görmeyeceğinden emin olduktan sonra Tikki'nin şirin suratına baktım. "Bana verilen madalyonun ipleri Lila'nın boyundakiyle aynı gibi geliyor Tikki. Bilemiyorum,"
"Endişe etme, her zaman kendini çıkmazdan kuracak bir şeyler bulursun." dediğinde kafamı salladım. "Belki."
Yeniden kafeteryaya indiğimde olduğundan daha kalabalık hâle gelen ortamda devemi ve arkadaşlarımı bulmak biraz zor olmuştu. Alya ve Nino'nun olmadığı masada Adrien'ın karşısına geçip oturdum. Onun yanında da Lila oturuyordu. Ara sıra gözlerim gerdanlığından aşağı akan iplere kayıyordu. İpin ucunda ne vardı onu bilmiyordum. Onun öncesinde Lila'nın boynunda bir şey taşıyıp taşımadığını hatırlamaya çalışıyorum fakat bu da başarısızlıkla sonuçlanıyordu. Yine de fazla kafaya takmamaya çalışarak Adrien ve Lila'nın sohbetine kulak kestim.
"İtalya'nın aksine biraz soğuk bir konum. Yine de tarihi eserleri ve dünyaca ün kazanmış Paris'in kahramanları ile aynı şehirde yaşamak çok güzel." diyen Lila'nın suratına baktım. Güzel ve estetik bir yüzü vardı. Esmer teni ve yeşil gözlü oluşu dikkat çekiciydi. Onun aksine Adrien'ın buğday tenine uyumlu açık renkli yeşillerine baktım. Ona baktığımı hissetmiş gibi gözlerini bana kaldırdığında dudaklarım kıvrıldı. Yeniden Lila'ya dönüp, "Uğur Böceği ile arkadaşsın peki Kara Kedi ile bir bağlantın var mı?" diye sordum, bunu gerçekten merak ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lain: Güçlerin Hükmü (Ⅰ. Kitap) | Miraculous
Fanfiction2021 Wattys Ödülleri Yarı Finalisti Lain Serisi Ⅰ #marichat Hayatımda mutluluk duyduğum biriyle bağ kurdum. O bağ bir gün benden koptu. İçimde bilmediğim ayrılığın ateşinde yanarken bir güne uyandım. O kahramanın yerine geçtim; Kalbimi hızlandıran...