İşaret parmağıma açık renge sahip yeşil yara bandını sardım. Bir dilim dışarıda işimi hallettikten sonra anneme yeniden seslendim. "Anne, yastık süngerleri aşağıda mı kaldı?"
"Kapının önünde Marinette!" dedi annem bana aşağıdan seslenirken. Boğazımı temizleyip son olarak dikeceğim yastık kılıfına döndüm. Sınıfa söz verdiğim gibi yastıklar hazırlıyordum. Rosu'un pembe yastığından başlayarak bana hangi renk istediklerini söyleyen diğer sınıf arkadaşlarımın kılıflarını dikmiştim. Son olarak siyah renkte ve üzerinde fosfor yeşiliyle minik pençelerle süslenmiş kumaşı dikmeye başlamıştım. Bu kılıf benimdi ve çok şirindi.
"Marinette ben aşağıya iniyorum, sana atışmalık bıraktım."
"Tamam anne." dedim ve kumaşın son tarafını dikiş makinesine geçirdim. Eve geldiğim gibi dikiş makinemin önüne oturmuştum. Annem kargolarımın geldiğini söylediği için heyecanlanmıştım açıkçası. Uzun zamandır dikiş makinesi ile uğraşmadığım için birkaç parmağımı kanatmıştım, yine bu beni durdurmamıştı. Dikmek bana eğlenceli geliyordu.
"Bu yastık kılıfı senin için mi?" dedi Tikki masanın üzerindeki koyu kırmızı elmayı yerken. Onu kurabiyeden başka şeyler yerken görmek beni mutlu ediyordu. Kwamiler hastalanır mıydı hiçbir fikrim yoktu fakat Tikki kurabiye tarzı yiyecekler yemeye devam ederek sağlıksız bir beslenme takvimine sahip olacaktı. Minik dişleriyle elmayı ısırırken ses çıkardığı için ona gülerek baktım. "Bu kedili, tabii ki benim için olacak." dediğimde gözlerini manalı bir şekilde kıstı. "Kara Kedi'yi takıntılı hâle getirmediğine emin misin?" dediğinde ona gülerek elimi salladım. Makineyi durdurup kenara çektiğimde hazır olan kılıfı çalışma masamın üzerine koydum. Gülerek kıyafet dolabına ilerledim. "Bu bir takıntı değil. Bizi duydun mu bilmiyorum ama Kara Kedi'ye onun hayranı olduğumu söyledim."
"Evet, sonrasında görmesem bile o sesleri duydum." dediğinde tek kaşımı kaldırdım. Dolaptan aylar önce diktiğim atkı ve bereyi çıkardığımda yeniden masanın üzerinde elmasının yiyen Tikki'ye döndüm. "Ne sesi?"
"Öpüşme sesleri." Kıpkırmızı kesildiğimde kıkırtısı kulağıma doldu. Kızarmış yanaklarımla dolabın kapaklarını kapatıp yeniden çalışma masama oturdum. Atkı ve bereyi dikiş makinesinin yanına koyduğumda yandan bir bakışla gülerek elmasını yiyen Tikki'ye baktım. "Çok ayıp Tikki, bir de bizi mi izledin?"
"Hayır, sizi izlemedim elbette. Hem bana neden ayıp diyorsun, ayıp yapan sensin."
"Bak sen," Tebessüm ederek güldüm. "Ben ayıp yapmadım, o beni öptü."
"Sanırım bu konu hakkında konuşamayacağım." diyerek oturduğu yerden kalkarak dikiş makinesinin üzerine kondu. Gözleri dolaptan çıkarıp getirdiğim atkı ve berede dolaştığında kenara bıraktığım bereyi elime aldım. Siyah bereyi kendim dikmiştim, eğer bereyi takarsam kedi kulaklarım varmış gibi duruyordu fakat bereye eklemek istediğim birkaç şey vardı. Bu yüzden bereye uygun yeşili bulmak için iplik kutumu karıştırmaya başladım.
"Bunları da mı sen diktin Marinette?"
"Aylar önce, sanırım şubat ya da mart ayında dikmiştim. Bahar ayları olmasına rağmen hava soğuk ve şiddetli geçiyordu. Ben de bu atkı ve bereyi dikmiştim boş zamanımda." diyerek Tikki'ye açıklama yaptım. "Birkaç şey daha eklemek istiyorum. Berenin üzerine chaton yazmak onu sevimli yapar." Atkıyı elime aldım, yeşil ipliklerle sadece uçlarını şekillendirmiştim. Herhangi bir obje dikmemiştim. "Atkıya ise uçlarında olmak üzere tatlı pençeler yaparım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lain: Güçlerin Hükmü (Ⅰ. Kitap) | Miraculous
Fanfiction2021 Wattys Ödülleri Yarı Finalisti Lain Serisi Ⅰ #marichat Hayatımda mutluluk duyduğum biriyle bağ kurdum. O bağ bir gün benden koptu. İçimde bilmediğim ayrılığın ateşinde yanarken bir güne uyandım. O kahramanın yerine geçtim; Kalbimi hızlandıran...