27. Bölüm "Benim Gerçeğim"

616 49 39
                                    

Multimedia 🐾🌸

Eden Daphne'nin kalemini seviyor musunuz? Yazarken bu sanatçının kağıda döktüğü imaj gözlerime canlanıyor. Çizgi dizinin aksine karakterlerimiz biraz daha olgun olduğu için Eden Daphne'nin çizimleri bana uyuyor. 🤍

🐞🐾

Kutudan bir peçete daha çıkardım. Bir palyaço burnuna benzeyen kırmızı burnuma aynada son kez baktım. Fondöten ile halledilir gibi değildi ve sürekli hapşırıp, burnumu siliyordum. Kurayan dudaklarıma lip balm sürdüğümde bir kez daha hapşırdım. Dün gece hem pencerimi hem de teras kapımı açık bırakarak yatmıştım. Sonuç: kırmızı bir burun ve sürekli öksürüp aksıran bir Marinette!

"Yorgun hissediyorsan okula gitme Marinette." dedi babam elindeki çay fincanıyla. Odamın kapısını örtüp merdivenlerden indim. "Yorgun değilim baba, okula gideceğim." Merdivenlerin sonuna bıraktığım sırt çantamı bir omzuma geçirdim.

"Pekâlâ, hazırladığın yastıkları üst üste koyarak iki tane olmak üzere poşetlere yerleştirdim. Pastahaneden çıkarken almayı unutma." diyen babama uzaktan elimi salladım. "Teşekkürler baba, hoşça kal."

"İyi dersler," dedi ben kapıyı aralarken. "Her ne kadar geç kalsan bile."

Geç kalmak mı, benim göbek adımdı (!)

Bugün Adrien'a teslim edeceğim bucket şapkamı başımda düzelttim. Taslak ve tasarım planını da yanıma almıştım. Umarım yetkili kişiler şapkamı kabul ederlerdi, bunu çok istiyordum.

Pastahaneden bacak boyutuma ulaşan iki poşeti iki elime alıp ceddeye çıktım. Gözlerimin önüne düşen kâkülümü üfleyerek itmeye çalıştım. Yaya geçidinden olduğundan yavaş geçerken yolda bir penguen gibi yürüdüğümden emindim. Suratım buruşmaya başladığında gözlerimi sımsıkı kapatarak hapşırdım. Kuru hapşırığımın ardından buruşan suratımla paytak adımlarımla yolda yürümeye devam ettim. Okulun girişinde kimseyi göremiyordum, gerçekten geç olmuştu. Okulun merdivenlerini tek tek çıkarken nefes nefese kalmıştım. Biri beni bu yastık yığınından kuratabilir miydi?

Bir masal hayatı yaşamadığım için içimden gelen isyanı susturup okula giriş yaptım. Aslında garip bir hayatım vardı, yine gidişatı hakkında bir isyanım yoktu.

"Çok iyisin Marinette." Sırıtıp boş basketbol sahasından geçtim. Merdivenleri yeniden tek tek çıkarken yüzümdeki sırıtış kayboldu. Bir penguen gibi hissediyordum, bu komikti. "Sanı-" Ani gelen bir öksürük kriziyle çıkmayı başardığım merdivende duraksadım. Acıyan boğazımı tutup yüzümü buruşturdum. Lanet bronşit.

"Koridorda gezmeyin!" Sadece sesini duyduğum Bayan Mendeleiev'e görünmeden hızlıca poşetleri iki elime alıp sınıf kapısına koştum. Dirseğimle açmaya çalıştığım kapıya fazla yük verdiğim için kapı açıldığı gibi öne doğru savruldum. Ellerimden yastıklar kayıp gittiğinde ellerim bir yere tutunmak için bir şey aradı. Ellerim maalesef boşluğu yakalamış, yüz üstü yere serilen yastıklarımın üzerine yapışmıştım. Yüzümü buruşturup bir kez daha hapşırdım.

"Marinette, canım iyi misin?" Bayan Bustier'in sesini duyduğumda doğrulup yavaşça ayağa kalktım. Gülümseyerek, "Haha, evet, şey..." Gözlerim yere serilen yastıklara kaydı, aralarında bucket şapkamı fark ettiğimde aceleyle şapkamı yerden alıp öğretmenime mahçuplukla baktım. "Ben geç kaldığım için ve bu durum için özür dilerim."

Lain: Güçlerin Hükmü (Ⅰ. Kitap) | MiraculousHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin