3. Bölüm "Uzatılan Yardım Eli"

801 62 40
                                    

"Anne! Neden hu kadar telaşlanıyorsun? Uğur Böceği ve Kara Kedi geri döndü." Annemin elime zorla tutuşturduğu muzlu sütten bir yudum aldım. "Okullar bile kapanmazken senin bana olan telaşın saçma geliyor."

"Senin için endişeleniyorum Marinette." dediğinde kısık bakan gözlerindeki telaşı gördüm. Dudaklarıma bulaşan sütü dilimle temizleyip süt dolu bardağı yemek masasına bıraktım. "Endişelenme anne. Hem bu ilk akuma olayı değil ki?" dediğimde onun gözlerine ısrarla baktım. Annem okula gitmemem için üsteliyordu fakat ben okula gitmekte kararlıydım. Eğitimden nazaran öğrencilerin yeni Uğur Böceği yani benim hakkımdaki eleştirilerini duymak istiyordum. Nedense bu benim için önemliymiş gibi geliyordu.

Annemin gözlerinde bana olan yenilgiyi görebiliyordum. Suratımda filizlenen neşeyi ona sarılarak gösterdim. "Dikkatli olacağım anne."

"Peki Marinette." deyip bana sardığı kollarını geri çekti. Kıkırdayıp yanağına bir öpücük kondurdum. Pastel rengi pembe tişört ve pantolonumun üzerine uydurduğum gri gömleği çekiştirdi. "Ciddiyim."

"Tamam." dedim harfleri uzatarak. Annemden ayrıldığımda sırt çantamı sırtıma takıp evden çıktım. Okula her zaman geç kalan ben bugün erken kalkmıştım. Çünkü içimdeki merakı durduramıyordum.

Merdivenlerden heyecanımın suratıma yansıdığı bir ifadeyle inerken, "Marinette?" diye tiz çıkan ses birden duraksamama neden olsa da kendim tasarladığım küçük çantamı açıp Tikki'ye baktım. Çantadan çıkıp görüş açıma girdi. "Kimseye Uğur Böceği olduğunu söyleyemezsin değil mi?" diyerek bana kuşkuyla yaklaştığında neredeyse ağzım açık kalacaktı. "Tabii ki hayır Tikki. Bana güvenebilirsin." diyerek gülümsedim. İki yanağında leke gibi duran siyah benekleri gülümsediği için haraket etmişti. Antenlerini geriye yatırıp sevimli gözleriyle bana baktı. O konuşan pembe, siyah benekli uçan bir fare değildi. O gerçekten sevimli, güçlü ve akıllı bir kwamiydi. Dün gece ona olan tavrımı hatırladığımda dudaklarımı kıvırdım. Onu ilk gördüğümde korkmuştum fakat şu an Tikki bana korkunç değil sevimli geliyordu. "Kurabiye yemek ister misin?" Tikki zaten iri olan göz bebeklerini daha büyüttüğünde sesli bir şekilde güldüm. Tikki çantama saklanırken babamın yanına uğrasam iyi olurdu. Tikki tatlı yemeyi sevdiğini söylemişti. Kara Kedi'nin yediği o kokuşmuş peynire iğrentiyle bakmasına hak vermiştim. Eve gidip ona kurabiye verdiğimde mutlu olmuştu. Kara Kedi'nin kwamisi ile Tikki'nin tat zevki bir değildi.

Dudaklarıma yayılan tebessüm buruklaştı. Onu düşünmek beni hem heyacanlandırıyor hem de durgun hâle getiriyordu. Aradan saatler geçmesine rağmen onunla olan konuşmamız aklımdan çıkmıyordu. Hiç âşık oldun mu?

Eğer aşk birisi için kahrolmaksa evet, ben âşık olmuştum.

Pastahaneye girdiğimde babamı kruvasanları servis tepsisine aldığını gördüm. Babama çaktırmadan birkaç kurabiyeyi avuçlayıp küçük çantama attım. Tikki'nin kurabiyeleri afiyetle yiyeceklerini biliyordum.

"Günaydın baba." dedim dudaklarıma kondurduğum gülüşle. Babam iri yarı bedeniyle bana döndü. Önlüğüne bulaşan unları sirkeledi. Gülümseyerek, "Günaydın Marinette." dediğinde kruvasanlarla ilgilenmeye devam etmişti. "Kendine dikkat et, Marinette!"

"Ederim baba, hoşça kal." Pastahaneden çıktığımda birkaç adım attım. Okul için oldukça erken bir saatti. En azından benim için erkendi. Buna rağmen okula gelen öğrencilerin benim maskeli hâlimdeki eleştirilerini merak ediyordum. Telefonumu elime alıp kızların grubuna girdim. Onlarca mesaj vardı. Çoğu Mylene ve Ivan hakkındaydı. Benim hakkımda birkaç mesaj da gözüme çarpmıştı.

Lain: Güçlerin Hükmü (Ⅰ. Kitap) | MiraculousHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin