Bazen mutluluğu seçmek için üzüntülü anlar yaşamak zorunda kalırsınız. En kolay bir şekilde vereceğim örnek bir öğrencinin üzerinden olurdu. Mutlu bir kader için günlerce birkaç saat sürecek sınava hazırlanıyor olabilirsiniz. Hayatın her bir parçasını değerli kılmaya çalışırdık. Önemli gibi gelirdi. Öğrendiklerimizi kağıda dökmek bizim için bir gelecek gibiydi. Bir öğrenci dersine çalışırken mutlu muydu?
Mutluluğu aramak için sıkıntıya boğulmak mı gerekiyordur?
Eğer mutluluk zor kazanılan bir şeyse neden peşindeydik? Hayatı akışına bırakırsak ne olurdu? Öğrenci dersine çalışmaz, ilgisini çeken tarafa yoğunlaşırsa mutsuz mu olurdu?
Hayır.
Mutlu olmak istiyorsak bizi mutlu eden şeylerle hayatımızı sürdürmeliydik. Stres her zaman olurdu. Fakat şu felsefi söz pek de haksız sayılmazdı: Hayata sadece bir kere geliyoruz.
Benim bir şansım vardı ve şansı kullanacaktım.
"Sonrasında bir bakmışız sevgili olmuşsunuz!" Rose ellerini kaldırıp coşkuyla bağırdı. Alix patenleriyle kaymaya devam etti. Düşlerimden çıkıp Rose'a gülümsedim. Alix, Nathaniel'a olan duygularını ortaya dökmüştü. Bunu duyan Rose, Alix'in aşk hayatını yazmış, en sonunda ise Rose ve Nath'i sevgili yapmıştı.
"Söylemesi kolay." doyerek somrutan Alix'e baktım. Gül kurusu saçlarındaki kaskı düzensiz bir şekilde kafasına geçirmişti. Saçları çoğu zaman olduğu gibi dağınıktı. Salaş kıyafetlerinin içerinde her zamanki gibi Alix tarzıyla cool duruyordu.
"Marinette'nin ümitsizliğini anlıyorum ama senin bir şansın olabilir Alix." dedi Alya ve ekledi: "Ona söyle."
"Hemen değil! Proje ödevinde deneyeceğim ama şimdi değil kızlar." dedi ve parkın sarı toprağına kendini attı. "Hazır hissettiğimde söyleyeceğim."
"İstediğin zaman." diyerek onu destekledim. İçtiğim ahududulu boş milkshake kutusunu hemen yanımdaki çöp kutusuna fırlattım. "Kendini kasma, her şeyin bir zamanı var."
"Bunu sen mi söylüyorsun Mari?" diyerek dalga geçen Alya'ya göz devirerek baktım. İçeçeğinden bir yudum alıp güldü. "Sen anlat bakalım o geceyi."
"Ne gecesi?" dediğimde yanaklarıma sıçrayan sıcaklıkla kasıldım.
"Fesat mısın Marinette?"
"Alya!" Kaşlarımı çatıp onun omuzuna vurdum. Her birinin ağzından kıkırtılar döküldüğünde bana bakan beş meraklı çift gözlere utançla baktım. "Ne anlattıysam o işte. Hem ben tam hatırlamıyorum."
"Seni ne zaman kurtardı? Hangi kötüye savaşıyorlardı?" Meraklı sözlerle beni daha utandıran Alya'ya baktım.
"Savaştıkları kişiyi hatırlamıyorum. Ayıldığımda Kara Kedi'nin bana söylediği tek şey savaş ortasında beni baygın olarak bulduğuydu." Gözlerimi bulutlara çevirip bileğimdeki bilekliğimle oynadım. "Gerçekte uzun sürecek bir yolculuğu beni dakiklar içerinde evime ulaştırmıştı."
"Evini nereden biliyordu ki?" Mylene'nin soruna cevap verdim. "Kruvasan almaya geliyordu bazen. Önceden beni tanıyordu."
"Bu daha da romantik." Rose iri gözlerini açarak mavilerime baktığında güldüm. "Sonra ne oldu?"
"Bana yatağıma kadar eşlik etti. Hafızamdaki görüntüler kesik kesik ama onun üzerimi örtüp bana fısıldadığı kelimeler o kadar gerçekti ki..." Derin bir nefes alıp dudaklarımı kıvırdım. Alix tuhaf bir ses çıkarıp oturduğu yerden kalktı. "Sırılsıklak âşıksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lain: Güçlerin Hükmü (Ⅰ. Kitap) | Miraculous
Fanfiction2021 Wattys Ödülleri Yarı Finalisti Lain Serisi Ⅰ #marichat Hayatımda mutluluk duyduğum biriyle bağ kurdum. O bağ bir gün benden koptu. İçimde bilmediğim ayrılığın ateşinde yanarken bir güne uyandım. O kahramanın yerine geçtim; Kalbimi hızlandıran...