12. Bölüm

3.4K 292 129
                                    

Sabah kurs için kalkıp hazırlandım. Bol bir kot, içine siyah bir tişört ve uzun oduncu gömleği giydim. Sadece benim kursum olduğu için evdeki diğer mahlükatlar uyuyordu. Kahvaltı yapmak istemeyerek çıktım evden.

Okul servisi yine fırının yanına gelmişti. Binip selam verdikten sonra her zamanki yerime oturup kulaklıklarımı taktım. Elçin binene kadar bir kez bastım karıştırma tuşuna.

Kahraman Deniz - Adamın Biri

Bu adamın şarkılarını çok seviyordum. Özellikle bu şarkısında geçen bir söz her zaman motive etmişti beni. Şöyle diyordu;

"Her birimiz karanlığa bir ışık yaksa, evrenin en güzel güneşi olabiliriz."

Anlamlı ve güzel bu sözü anımsadığımda Elçin bindi servise. Şarkıyı durdurdum. Yanıma oturduğunda, "Günaydın," dedim gülümsemeye çalışarak.

"Günaydın," deyip aynı şekilde gülümsemeye çalıştıktan sonra devam etti. "Bugün çıkışta çarşıya gidiyoruz değil mi?"

Başımı salladım dudaklarımı gererek. Memnun bir ifadeyle arkasına yaslandığında müziği tekrar açtım. Okula kadar şarkı dinledim sadece.

Sabahki açlığımızı dindirmek adına ders başlamadan iki zeytinli poğaça yemiştim. Yanına da meyve suyu alıp karnımı az da olsun doyurmuştum.

Öğleden önce üç blok ders vardı. Her seksen dakikada yaşam hücrelerimden biri daha ölüyordu. Öğle arasına girdiğimizde yemekhanede çok az yemek yiyebilmiştim. Karnımın ağrısı sağ olsun pek yardımcı oluyordu bana. Hızlıca sınıfa çıkıp cılız bir sıcaklığa sahip olan kaloriferin yanına oturmuştum fakat fayda etmemişti. Kantinden sıcak çikolata alsam daha iyi olacaktı.

Sınıftan çıkıp merdivenleri çabucak indim. Nedense bir yandan da uçakçı karşıma çıkıp beni durduracak diye korkmuştum. Ama öyle bir şey olmamıştı şükür ki.

Çok merak ediyordum, acaba nasıl bir yüzü vardı? İllaki karşıma çıkardı ama bunu isteyip istemediğimi de bilmiyordum.

Kantine indiğimde böyle bir on kişilik falan sıra vardı. Oraya ilerleyip kenarda beklemeye başladım. Az sonra omuzuma dokunan bir parmak irkilmeme sebep oldu. Elimi göğsümün üzerine koyup, "Ay!" dedim çok da yüksek olmayan bir sesle. Birkaç kişi bana ufaktan bakmış fakat ilgilenmemişlerdi. Arkamı döndüğümde karşımda kimse yoktu. Önüme dönüp soluma baktım.

Sıramı kapan çocuk?

"Sen?" diye şaşkınlıkla sordum. Burada olması değil de omuzuma dokunup dikkat çekmesi şaşırtmıştı.

"Hep ben sıra kapmayayım," deyip bir adım geriledi. Ardından elini öne uzatıp, "Buyurun sıram sizin," dedi hizmetçi edasıyla. Gerçi uzun boyu yüzünden ne kadar eğilse de öyle bir hava vermiyordu.

Gülümseyip, "Teşekkür ederim," dedikten sonra öne geçtim. Sıra bana gelince de sıcak çikolatamı alıp çıktım oradan. Elimdeki sıcak çikolatayı dökmemek adına yavaş adımlarla kantinden çıkarken yanımda belirdi. Elinde su şişesi vardı. Su içmekten başka bir şey yapmıyor muydu acaba?

"Adın neydi?" diye sorduğunda kaşlarımı çattım. Bunu fark edip düzeltti. "Yani bundan sonra sıranı kaparken isminle hitap ederim."

Kafamı çevirip kıkırdadım. Tekrar öne dönünce ismimi bahşettim.

"Nazlı."

Sadece Nazlı yeterliydi. Sonra o da uçakçı gibi Feri demeye başlasın istememiştim.

"Memnun oldum Nazlı, ben de Kerem," deyip elini öne uzattığında bakışlarım eline kaydı. Kafamı tekrar kaldırıp gülümsemekle yetindim, o da elini geri çekti bir şey demeden.

İçimden uçakçı haklıymış diye geçirirken Kerem tekrar konuştu.

"Hangi sınıftasın?"

"10-C," dedim kısaca mırıldanarak.

Ben ona sormadan kendi sınıfını söyledi. "Ben de 11-A."

Kafamı tekrar bir şey demeden sallarken acaba Ali Sina'yı tanıyor mu diye sormak geçti içimden. Tabii ki tanırdı, uçakçı aralarında kısa bir mesele olduğunu anlatmıştı. Fakat hayır, sorup merak konusu olmayacaktım.

Sessizliğime karşın, "O halde görüşürüz," deyip bir adım uzaklaştı.

Görüşmeyelim mümkünse. O an ona takip isteği attığım aklıma gelmişti, pişman olmuştum. Bunu belli etmemeye çalıştım.

Elimi havada sallamakla yetinip merdivenlere döndüm, o ise diğer taraftaki merdivenlere yönelmişti. Tam o anda okulun ön kapısından içeri Mine, Selin, Sıla ve Elçin girdi. Onları beklemek amaçlı durduğumda Elçin'in bakışları donuklaşmıştı. Hafifçe kaşlarını çatarak yanıma yürüdü ve karşı taraftaki merdivenlerin oraya baktı. Tekrar bana döndüğünde sorgular biçimde kafamı salladım.

"Sorun mu var Elçin?"

"Basketbol takımındaki hoşlandığım çocukla ne konuştunuz?"

...

Selamun aleykümm.

Fikirlerinizi alayım lütfen :)

Allah'a emanet olun 💜

Kağıt Uçak | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin