"Tamam Ali Sina!" diye söylenen Batuhan'a gözümün ucuyla bakıp gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Nazlı en çok senin karın! Tamam!"
Sabrının son demlerini yaşamış ve en sonunda patlamıştı fakat haksız da diyemezdim. Yola çıktığımızdan beri Ali Sina hiç susmadan konuşuyordu. Tabii en çok dediği şey belliydi: Feri benim karım lan!
Ali Sina bu azarla birlikte nihayet susabildiğinde böyle devam edecek sanmıştım fakat Ali Sina'dan bahsediyorduk, değil mi?
Omuzuma attığı kolunu biraz daha sıkıp beni kendine iyice çektiğinde kızardığımı hissettim. Yakınlığına bile yeni yeni alışıyorken böyle bir anda beni kendine çekmesi kalp krizi geçirmem için zemin hazırlıyordu.
Kulağıma eğilip, "Kıskanıyorlar," diye diğerlerinin duyamayacağı bir sesle fısıldadığına kıkırdamamı tutamadım. Elim ağzıma giderken mavi boncuk dağıtan suratımı gizler gibi yere eğdim. Ulan Nazlı, sevdiğin adamın yanında kırıtacak kız mıydın sen?
Emre Ali Sina'nın fısıldayışını duymuş ve Batuhan'dan kaptığı sinirli bir ses tonuyla, "Niye kıskanalım oğlum?" demişti.
Gözlerim Batuhan ve Emre arasında gidip gelirken Ali Sina omuzumdaki kolunu kaldırmadan elini onlara doğru uzattı.
"Tabii de oğlum! Sizin yok ki benim gibi Feri'niz."
Bunu dedikten sonra kaldırdığı elini indirip omuzumdan tuttu ve beni kendine çekip şakaklarıma ufak bir buse kondurdu. Anın heyecanıyla karnımda karıncalanma oluşurken diğerlerinin yanında böyle şeyler yaptığı için biraz da kızgındım açıkçası. Minik bir buse bile olsa bize özeldi, herkesin yanında olsun istemiyordum.
"Sen çıldırmışsın Ali Sina," diye söze giren Ece, Ali Sina'nın kaşlarını daha fazla çatmasına sebep olmuştu. Devam etti. "Nazlı'sızlıktan çıldırmışsın, acısını bizden çıkarıyorsun."
Ortamdaki herkes, ben dahil kıkırdarken Ali Sina göğsü kabarmış gibi gerdi omuzlarını.
"Sonuçta evlendim mi evlendim Feri'yle. Bundan sonra karımla istediğim gibi övünürüm."
Onun bu abartılı sözlerine artık gülmeyip omuzumdan sarkan elini tutup susması için sıktım. Şimdi kıskanmasınlardı, herkesin bir Ali Sina'sı yoktu ki.
Mesajımı aldığında sessiz kalıp beni kendine iyice çekmiş ve sarılarak yürümeye devam etmişti. Bir süre sonra çiğ köftecinin önüne vardığımızda ayırdı kolunu benden, içeri girip üst kata çıktık. Bizi böyle görenin mevzuya falan geldiğimizi düşünmesi de çok muhtemeldi fakat tamı tamına sekiz kişi oturup sadece çiğ köfte yiyecektik.
Siparişleri verdikten sonra kısa bir sohbet başladı aramızda.
"Sen şimdi ne zaman askere gidiyorsun enişte?"
Soran Elçin'di. Ali Sina bu soruyla sandalyesinde dikleşirken ben de tüm dikkatimi ona vermiştim. Dudaklarını büktü ve keyifsizce konuşmaya başladı.
"Her şey tamam, bir hafta sonra gidiyorum. O zamana kadar da güzel vakit geçirelim işte."
Bir hafta dediğini duyunca midem kasıldı. Ne kadar da az kalmıştı... Ben daha bir iki gündür yakınındaydım oysaki, bu kadar çabuk olması hiç hazır olduğum bir şey değildi. Onun varlığını benimsememişken ayrılmak kolaydı fakat şimdi çok farklıydı. O benim hayatımın çoğuna hakimdi çünkü artık.
Sıkıntıyla nefes verip sandalyeme yaslandım. Diğerleri bir şey demeyip susarken Ali Sina bu halimi fark etmişti tabii ki. Elini uzatıp yanağımı iki parmağı arasına kıstırdı ve hafifçe sarstı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kağıt Uçak | Texting
ChickLitUçakçı: Güzellik görecelidir Feri. Uçakçı: Marifet güzel olmakta değil, özel olmakta.