49. Bölüm

2.1K 237 173
                                    

Nazlı: Anlamıyorum.

0539#: Hayatı mı? Çoğu zaman ben de.

Nazlı: Onca yıl sonra dönüp neden hala benimle uğraştığını anlamıyorum.

0539#: Kimliğim deşifre oldu yani... Pekâlâ.

Nazlı: Sen olduğunu biliyordum.

0539#: Ne zamandan beri?

Nazlı: Bana ilk Feri yazdığın mesajdan beri.

0539#: Garip olan ne? Zaten Feri değil miydin?

Nazlı: Ben senden başkasının Feri'si değildim, Ali Sina.

0539#: Değildim mi? Hala değilsin.

Nazlı: Hayır Ali Sina, hayır.

Nazlı: Kalbim çok acıyor, bunu kabul ettiremezsin bana.

0539#: Yanılıyorsun Feri'm. Unuttun mu, benim sana kabul ettiremeyeceğimi düşündüğün ne varsa kabul ettin.

Nazlı: Yanılıyorsun uçakçı. Unuttun mu, aradan geçen yıllar eski Feri'yi yel misali uçurdu.

0539#: Deme böyle. Kalbin hala bana ait, biliyorum. Tıpkı benimkinin sana ait olması gibi.

Nazlı: Hiç mi merak etmedin beni?

Nazlı: Hiç mi açıklama yapmak geçmedi aklından?

Nazlı: Kendinle birlikte bendeki benliğini de mi götürdün?

0539#: O günleri hatırladıkça boğazıma dikenli teller dolanıyor sanki Feri'm. Sana haber bile veremiyor olmak ne zordu bilebilsen.

Nazlı: Yalan söylüyorsun.

Nazlı: Hangi devirde yaşıyorduk sanki de bir mesaj bu kadar ulaşılmazdı?

0539#: Hayatım boyunca yüzlerce yalan söylemişimdir ama inan ki hiçbiri sana değildi.

Nazlı: Anlamıyorum.

0539#: Beni dinlemek istiyorsan hep buradayım.

Nazlı: Emin değilim, bana zaman ver. Sana kızgınken yine seni affetmeye çalışmak benim için kolay olmayacak.

0539#: Biliyorum Feri :)

0539#: İşte bu yüzden sana her şeyi bir çırpıda anlatmak istemiyorum. Avuçlarımdaki kalbin zaten çatlak, bir anda paramparça olursa hem beni hem seni yaralar.

Bir şey demek istedim ama diyemedim. Son yazdığı mesaja öylece baktım sadece, parmaklarım klavyenin bir santim üstünde donmuş vaziyette duruyordu. Sonra da boş verip geri çıktım ve telefonu kapatıp çantama attım.

Bugünden beri ona yazmak ve yazmamak arasında gidip geliyordum. Kalbim öyle ağırdı ki, kendi bedenime ağır geliyordu. İçimdeki yoğunluk günlerdir yerini terk etmiyordu. Her şeyi bir anda duymak ve öğrenmek için çatlıyordum fakat dediği gibi, paramparça olmaktan da korkuyordum.

Ne oldu da Feri'nden ayrı kalabildin uçakçım?

Mesai çıkışına geldiğimiz için toparlanıyordum. Henüz iftara vardı fakat sahurda gram yemek yiyemesem de açlık hissetmiyordum. Bu ben miyim?

"Oruç oruç o kadar yolu yürüme," dedi Cihan, aklımdaki düşünceleri dağıtarak. Deri ceketini asker yeşili tişörtünün üzerine geçirirken saniyelik bir dilimde izledim onu. Masanın üzerindeki telefonunu cebine sıkıştırırken devam etti. "Ben bırakayım seni."

Kağıt Uçak | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin