48. Bölüm

2.3K 246 376
                                    

"Abla?"

Kafamın içinde yankılanan sesi duymazdan gelmeye çalışıyordum. Dün gece ne uyuyabilmiştim ne de adam akıllı sahur yapabilmiştim. Getirisi de sinirlilikti işte.

"Abla bak valla bir soru soracağım. Hoca sözlü notu verecek, ne olur iki dakika baksan?"

Fermuarını çektiğim çantamı yatağımın üzerine bırakıp odamın kilitlediğim kapısını açtım. Kapıya yaslanan Nuh açılmasıyla sendelerken göz devirdim. Neyse ki toparladı.

"Ne istiyorsun?"

Üzerindeki okul üniformasının kıvrılmış yakalarını düzeltti ve elindeki kütük kadar test kitabını önüme uzattı. Uzun paragrafı elindeki uçlu kalemle işaret edip kirpiklerinin altından bana baktı. "Şu soru..." dedi masumca.

Normalinde asla böyle bir çocuk değildi. Sadece son senesiydi ve anlarsınız ya, menfaat ilişkileri.

Omuzlarımı düşürdüm ve test kitabının kalın kapağını kaldırıp dersin adını okudum.

"Iy, edebiyat bu," derken yüzümü buruşturmuştum. Fena bir sayısaldım.

Nuh olduğu yerde çocuk gibi mızmızlandı. Benden uzun boyuyla böyle davranması ise daha çok yüzümü buruşturmama sebep olmuştu.

"Ya abla, sen zekisin. Çözersin, hadi bak."

Omuz silktim ellerimi kitaptan uzaklaştırırken. "Sayısalım ezelden, gönlüm geçmez sözelden."

Söylediğim sözün muhteşemliğiyle göğsümü kabartırken Nuh bana baygın baygın bakmaya başladı bu kez. "Zeki lafımı geri alıyorum salak ablam, geçmek gelimesi o anlamda kullanılmıyor."

Aslında bu durumda sözümün çöpe gitmesi zoruma gitmeliydi ama bana salak dediğini duyar duymaz parmak uçlarımda yükselip ensesine vurmaya çalıştım. Çünkü neden vurmayayım?

"Düzgün konuş lan benimle, sıpa!"

O sırada koridora çıkan babam yüzünden cümlemin sonuna doğru sesim kısılmıştı. Yükseldiğim parmak uçlarımda tekrar alçaldım ve bir adım geriledim.

"Sabah sabah tartışacak konuyu nereden buluyorsunuz, anlamıyorum ki?"

Babama sevimli olduğunu düşündüğüm bir biçimde gülümsedim. Nuh'a ise çaktırmadan dirseğimle vurmuştum. Sızlanmadı, babamın peşine takılıp evden çıkmadan önce omzuma bir tane de o geçirdi. Önümden ayrıldığında yumruğumu sıkıp havaya kaldırmıştım, neyse ki oruç oruç tüm gücümü Nuh'a harcayacak kadar şey değildim... Oruçsuz.

Tam odama girecekken annem çıkıp, "Nazlı?" diye seslenince durdum. Mutfağın kapısına beni görebileceği şekilde yaklaştım. "Efendim?"

"Dün gece geç geldin eve, soramadım. Neredeydin bakayım sen?"

Ah anne ya, sorma. Hiç sorma!

"Yorulmuştum dün, öyle kafa dağıtmak için müzik dinleyerek yürüdüm biraz."

Annem gözlerini devirdi. Kimin kızı olduğum belli arkadaşlar. "Sizin de ne garip kafa dağıtma şekilleriniz var he. Neyse, başına bir şey gelmesin de, sorun yok."

Ne gelebilir ki başıma? En fazla yıllardır sevdiğim adam imam diye mahalleye gelir, ben şok olup kendi halimde dolaşırken tacizcinin biri bana musallat olur, imam sevdiğim de gelir kurtarır beni. En fazla ne olabilir?

Düşüncelerimi dağıtıp aman dercesine salladım elimi. Annem umursamaz bir ifadeyle sahurdan kalan bulaşıkları toplarken ayrıldım oradan.

Kağıt Uçak | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin