Bölüme başlamadan Nazlı'nın listesine girip karıştır butonuna basar mısınız? Çıkan şarkıyı bu satırın yorumuna yazmayı unutmayın ^^
...Yaşamıyorum.
Yalnızca nefes alan bir organizmayım.
Kalbim göğüs kafesimde can çekişirken gözlerimi eriten harelerden çektim bakışlarımı. Kafamı eğdim ve yutkundum. Ardından her ne kadar kendimde konuşacak takati bulamasam da babama bakıp gülümsemeye çalışarak başımı salladım. Babam dikkatini üzerimden çekip yanında duran Ali Sina'ya bir şeyler söylemeye başladığında annemin koluna dokundum.
"Ben kızların yanına gidiyorum," diye fısıldadığımda annem tamam demekle yetindi. Gerisin geriye dönüp sarsak birkaç adım attım. Sanki sırtımda bir çift bakış vardı ve ağırlığı adım atmamı engelliyordu. Derin bir nefes aldım kendime gelmek adına.
Kalbim onu gördüğünde hep hızlı atardı. Peki ya şimdi neden nabzım düşmüş gibi hissediyorum? Ali Sina, bedenimde her duyguyu hissettirecek misin bana böyle?
Gözlerim kızları aradı. Caminin köşesinde sohbet ediyorlardı. Yanlarına yaklaştığımda Batuhan ve Emre'nin gözleri beni buldu. Yüzümde onu görmüş olmanın şokuyla yürürken ikisi birden gerilmişti. Sanki bu halim onlara normal geliyordu ya da direkt olarak bu halimin sebebini biliyorlardı.
Tabii ya! Ali Sina buraya gelirken başka kiminle iletişim kuracaktı ki?
Midem kasıldı olduğum yerde. Feracemin eteğini parmaklarım arasında sımsıkı sıktım ve yutkundum. Fakat içimdeki o huzursuzluk dumanı yok olmuyordu, aksine gittikçe kaplıyordu her yanımı.
Gözlerim sulanmamak için direnirken bükülen dudaklarımı sabit tutmaya çalıştım. Başaramayacağımı anlayınca da sırtımı bana bakan Batuhan ve Emre'ye döndüm, ters yöne ilerlemeye başladım. Camiinin olduğu sokaktan çıkarken kendimi daha fazla tutamadım. Sokak lambalarının altında büyüyüp küçülen gölgeme baka baka akıttım gözyaşlarımı.
Sesim yüksek çıkmasın diye iki elimi burnumun iki yanına, burnumun ve dudaklarımın üstüne kapatmıştım. Omuzlarım öyle bir sarsılıyordu ki ruhum zelzele yaşıyordu sanki. Görüş alanım iyice buğulandığında kendimi kaldırımlardan birine oturmuş buldum.
Nasıl oluyordu tüm bunlar? Bunca yıl sonra nasıl geri dönebiliyordu? Ne yüzle bu mahalleye adımını atabiliyordu? O güzel gözlerini gözlerime nasıl değdirebiliyordu? İmam olmuştu. Bu nasıl olmuştu? Neden bahsi bile geçmeyen bu mesleği seçmişti?
Kimi kandırıyordum ki!
Sanki neyi tamamen gerçekti de az önce karşıma çıkan haline şaşırıyordum? Beni habersizce bırakıp giden oyken neden hala cevabını çok merak ediyormuş gibi sorguluyordum ki?
Ama kendime yalan söyleyemiyordum işte. Hala en ufak bir sebebi olsa kabullenirdim onu kalbime. Gözlerine bir saniye daha fazla bakabilmek için kendim aranırdım sebepleri. Yakışıklı yüzüne dokunabilmek için yakardım tüm çöpe giden yılları.
Boş sokakta gözlerim kıpkırmızı olana dek ağladım. Burnumu çekip feracemin avcuma çektiğim kollarıyla yüzümü sildikten sonra elimi cebime attım. Parmaklarım telefonumun cam yüzeyine dokunduktan sonra bu kez diğer cebime soktum elimi. Kulaklığımı çıkardım.
Onunla birlikte aldığımız, onun seçtiği kulaklık bozulmuştu. Peşinden günlerce yas tutmuş, müzik bile dinlememiştim. Ne kadar umursamaz, soğuk biri gibi dursam da tam tersine pis bir detaycıydım. Ama insanoğlu işte, bir yerden sonra unutuyor tüm kederini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kağıt Uçak | Texting
Romanzi rosa / ChickLitUçakçı: Güzellik görecelidir Feri. Uçakçı: Marifet güzel olmakta değil, özel olmakta.