Merhabalar!Her Cuma yeni bölüm gelecek.
🍁
Gölgelerden ilerlerken elimdeki kurumuş kana takıldı gözlerim. Yüzümdeki maske, gecenin soğuğunun yüzüme vurmasını engelliyordu. Sabahtan beri bir şey yememiştim ve harcadığım enerji daha fazla acıkmamı sağlamıştı. Evde yemek yoktu.
Bir markete girip alışveriş yapmam gerekiyordu fakat her yerim kan kaplıyken bu pek mümkün değildi. Elimi yüzümü yıkamak için bir yer aradım ve birkaç metre ilerideki cami takıldı gözüme. "Allah'ın evine de böyle gidilmez ki." Sonuçta içeri girmeyecektim.
Etrafta kamera olmamasına dikkat ederek avluya girdim ve şadırvana yaklaştım. Yüzümdeki ve elimdeki kanları iyice yıkarken yanıma bir amcanın yaklaştığını gördüm.
"Hanım kızım, bu saatte ne arıyorsun sen burada?" Saatten haberim yoktu. "Allah'ın evine saatle mi geliniyor bey amca?" Kısık sesle tövbe çekip tekrar bana döndü. "Olur mu hiç öyle şey? Bu saatte gelen olmaz buraya, başına bir iş mi geldi?"
Ah be amcacığım, bu soruyu çok yanlış kişiye soruyorsun. "Sadece ellerimi yıkamak için gelmiştim amca. Sağol sorduğun için fakat müsaadenle gideyim artık ben."
Tek elini havada sallayıp 'kusura bakma' deyip gitti.
Tekrar avluda bir başıma kalınca kıyafetlerime göz gezdirdim. Biraz kan vardı onlarda, neyse ki kıyafetlerim siyahtı ve amcanın gözü de iyi görmüyordu anlaşılan.
Kıyafetimdeki kanlar çıkmayınca ceketimi ters çevirip giydim, rahatsız etse de birkaç dakika idare etmem gerekiyordu. Hızlı adımlarla markete girip sepeti doldurmaya başladım. Kasaya geldiğimde bir iki kişi vardı, onlar da eşyalarını alıp gittiğinde sıra bana geldi.
Hepsi kasadan geçtikten sonra parayı ödeyip poşetleri elime aldım. "Hay maşallah! 40 kilo var mı acaba? Bu kadar ağır ne aldım?" Kasiyere iyi akşamlar dileyip marketten çıktım. Dışarda in cin top oynuyordu. Bu sokakta kamera olmadığını bildiğimden yüzümde bir gülümseme oluştu.
Poşetleri yere bırakıp gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.
Gözlerimi açtığımda poşetler havalanmıştı. "Güzel, şimdi peşimden gelin." Ben ilerlerken poşetler peşimden geliyordu.
Ekstradan yorulmadığımın sevinciyle giderken, ilerde babasıyla birlikte gezen bir çocuk gördüm. Çocuk beni görünce gözleri fal taşı gibi açıldı, hemen poşetleri elime aldım. Babasını dürtükleyip bir şeyler söylediğinde babası dönüp bana baktı ve tekrar çocuğuna eğilip bir şeyler söyledi.
Odaklandığımda dediklerini duydum. "Oğlum, sen bu sıralar fazla çizgi film izliyorsun değil mi? Bu konuyu annenle konuşmalıyım sanırım." Çocuk itiraz etti. "Baba gerçekten gördüm! Hem çok fazla çizgi film izlemiyorum ki, sadece 1 saat." Adam çocuğun başını okşadı.
Yanımdan geçerlerken çocuk hâlâ bana şüpheyle bakıyordu. Göremeyeceğini bilsem de gülümsedim. Bakışları, babasının ona inanmamasından dolayı kızgınlığa dönüştü.
Poşetler yine elimde ağırlık yapmaya başlayınca sıkıntıyla göz devirdim. Ağırlık bir anda hafifleyince kaşlarımı kaldırıp ellerime baktım. "Tabii ya! Tutuyormuş gibi yapsam hiçbir sorun olmazdı." Yorgunluktan dolayı aklım da geç çalışıyordu.
Eve gelince ellerimi poşetlerden çektim ve cebimden anahtarı çıkardım. Kapıyı açıp içeri girdim ve parmaklarımı hareket ettirip poşetleri de içeri aldım, yavaşça yere bırakmayı hesaplarken poşetler bir anda yere kapaklandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denek-15 {TAMAMLANDI}
ActionHer şey güzel geliyordu hiçbir şey bilmeyenlere, öğrenmeye başlarsan ağır geliyordu aklına. Sizce de öyle değil mi? Aklı ağrımaz mı bir insanın? Benim aklım ağrıyordu, benim aklım çok ağrıyordu. Kurtulması ve ölmesi gereken insanlar varmış, siz de o...