🍁Başıma dayanmış silahtan değil de, ihanetin ağır darbesi karşısında elim yanıma düşmüştü.
"Neden... Hayalet? Neden..?" Silahı biraz daha bastırdı ve buz gibi bir ses tonuyla konuştu. "Kendini her zaman zeki sandın değil mi? Oysaki aptalın tekiydin, gözünün önündekileri göremeyecek kadar intikam kör etmişti gözünü." Ne demek istediğini anlamamıştım.
"Anlamıyorum..." Güldü. "Aksi olsa şaşırırdım."
Beni ileri doğru ittirdi. "Hadi, yürü. Profesör seni görünce çok sevinecek." Normalde ortalığı yıkacakken şimdi bütün iradem gitmişti sanki, dediğini yapıp ilerledim.
Çalıların arasından çıkarken herkesin bakışları bana dönmüştü. "Gölge!" Nil ve Akın aynı anda bağırmıştı. Orada bulunanları yakından inceleyince benden çipi alan kişinin de burada olduğunu görmüştüm.
"Öldüğünden emin olmam gerekirdi..." Sessizce dediğini tekrar ettim. "Öldüğümden emin olman gerekirdi."
"Siz onlarla ilgilenin, biz Profesörün yanına gidiyoruz." Akın yerinden fırladı. "Seni piç! Öldüreceğim seni!" Adamlardan biri Akın'a ateş etti, bacağını tutarak yere düştü. "Akın! Bana bak, bana istediğini yap fakat onları bırak." Hayalet gülmekle yetindi.
"Hayalet!" Beni umursamıyordu. Kolumdan tutup neredeyse sürükleyerek götürüyordu. "Korkma, acı çekmeden ölecekler. Bunca zamanın hatırına senin için bunu yapabilirim sanırım." Olduğum yerde durdum, ilerlemediğimi görüce o da durmak zorunda kaldı.
"Beni zorlama." Uyarıcı bir tonda konuşmuştu. "Beni kendi ellerinle ölüme götüreceksen en başında neden kurtardın?"
Birkaç saniye duraksadı. "Daha çekmen gereken acılar vardı, nasıl çırpınacağını görmek istedim." Nedense söylediği şeylerde samimi değil gibi geldi. Kaşlarımı çatıp ona bakmaya devam edince kısık bir sesle hatta neredeyse fısıldayarak konuştu.
"Sana sıfırdan başlaman için bir şans verdim, bırakmadın Mira... O şansı bırakmadın."
Daha fazla konuşmadan tekrar kolumdan çekiştirerek ilerlemeye başladı. Cehennemimin kapısına geldiğimizde durup kapıyı açtı, kapı bana daha fazla işkence etmek ister gibi sonsuz bir yavaşlıkla açıldı.
İçerdekilerin gözü bizi bulurken kaçmak için delik aradılar çünkü bu sefer kötü şeyler olacağını fark etmişlerdi.
Hızlı adımlarla içeri girdiğimizde bizi Alin abla ve Profesör karşılamıştı ve sonunda ikisinin de yüzündeki sahte samimiyet gitmişti. "Uslu bir kız olmalıydın Gölge." Alin ablanın soğuk sesi iliklerime kadar işlemişti, ilk kez bu ses tonuyla duyuyordum onu.
"Pekala Hayalet, senin işin bitti gidebilirsin." Beni bırakıp başını eğdi ve gitti. "Şimdi sana gelelim Gölge... Seninle uzun bir gece bizi bekliyor, tabii bu süre ne kadar dayanabileceğine bağlı olarak değişecek."
Artık onların değişik şeylerini üstümde test etmelerine alışmıştım, hele ki son karşılaşmamızdan sonra olacaklar beni korkutmuyordu.
Hâlâ başımı dik tuttuğumu fark etmişti ve bu onu gülümsetmişti. "İşte benim kızım!" Ne olursa olsun, ne yaparsam yapayım beni en başarılı deneği olarak görüyordu ki öyleydim. "Hadi gidelim." Arkasına bile bakmadan Alin ablayla ilerlemeye başladılar, peşlerinden gideceğime emindi.
Şimdilik başka şansım da yoktu.
Karanlık bir odaya geldiğimizde adımları durdu, ışığı yaktığında kapının önünden çekildi. "Gir içeri." Yumruklarımı sıkıp derin bir nefes aldım ve kendimi sakinleştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denek-15 {TAMAMLANDI}
ActionHer şey güzel geliyordu hiçbir şey bilmeyenlere, öğrenmeye başlarsan ağır geliyordu aklına. Sizce de öyle değil mi? Aklı ağrımaz mı bir insanın? Benim aklım ağrıyordu, benim aklım çok ağrıyordu. Kurtulması ve ölmesi gereken insanlar varmış, siz de o...