🍁Ellerimde kelepçeyle polis arabasına bindirilmiş gidiyordum. Bu bana oyunun mu Profesör?
Kimseyle iletişime de geçemiyordum ki, nasıl kurtulabilirdim bu durumdan? Şu an ellerinde bir kanıt olduğunu düşünmüyorum çünkü sadece şüphelisiniz dedi fakat evime gittikleri anda şüpheliden suçluya dönecektim.
Evimin bahçesinde mezar vardı yahu!
Buradan seslensem Nil beni duymazdı. Ya da duyar mıydı?
Nil?
Nil?
Bu mesafeden de duymazsın ama olur da duyarsan beni karakola götürüyorlar.
Hayır, duymaz.
Ben ne yapacağım..?
•-•
Sorgu odasına getirmişlerdi beni ve birkaç dakikadır hiç kimse gelmiyordu. Bu camların birinin arkasından beni izlediklerini biliyordum, gergin miyim, değil miyim? Stres var mı, yok mu?
Biri beni sorgularken de izleyeceklerdi.Sonunda kapı açıldığında genç biri ciddi bir ifadeyle karşımdaki sandalyeye oturdu.
"Mira Sandia?" Başımı salladım hafifçe. "Bir seri katil olmak için çok gençsin." Cinayetle suçlanan genç bir kız... Nasıl tepki verirdi? Korkar mıydı?
"Ben hiçbir şey yapmadım... Yemin ederim! Ne olduğunu bile bilmiyorum beni aldılar getirdiler buraya." Ağlayacak gibi bir ifade vardı yüzümde, konuşurken arada kekelemiştim.
Polisin yüzünde saniyelik olarak bir sırıtış belirdiğinde kaşlarım hafifçe çatılmıştı fakat hemen eski halime döndüm.
"İşlediğin cinayetlerle ilgili elimizde kanıt var. Onlara ne diyeceksin peki?" Ben asla kanıt bırakmam. "Gerçekten... Olayla ilgili hiçbir fikrim yok. Hiçbir şey bilmiyorum."
Gözümden bir damla yaş aktı.
Polis arka tarafa yandan bir bakış atarken boynundaki dövmeyi gördüm ve neredeyse tepkilerimin kontrolünü kaybediyordum. Bu Profesörün deneklerinden biri!
Tekrar bana döndüğünde yüzünde bu sefer bir sırıtış vardı, bizi görenler arka tarafta olmalı ki bu kadar rahat gösterebiliyordu tepkisini. Polislerin elinde kanıt olmasa bile bunun eline gerçek bir kanıt vermiştir Profesör.
Bu benim için sadece bir uyarı olmalıydı, hiçbir şey yapmayacak fakat istediğinde beni kolayca yakalatabileceğini göstermek istemişti. Unuttuğu şey ise şuydu ki, benim kaderim onun elindeyse, onun kaderi de benim ellerimdeydi.
Elimi saçıma götürürken sağ göğsümün üstünde yaranın olduğu yerde biraz durdum, bunu yaparken Profesörün adamının gözlerine baktım, gerilmiş yüzünden sırıtış yavaşça kaybolurken saçlarımı geri atıp elimi indirdim.
İstediğim tepkiyi verdiğinde gülme sırası bendeydi, fakat şu an bunu yapamazdım.
Bir süre kararsız kaldıktan sonra kalkıp dışarı çıktı.
Uç, uç... Güvercin. Karga kapmadan yuvana dön.
Aradan hemen hemen 2 saat geçmişti ve benim hareketsiz oturmamdan dolayı her yerim uyuşmuş ağrıyordu. Kapı gürültüyle açıldı.
"Serbestsin. Yine de bundan sonraki hareketlerine dikkat et." İlk kez gördüğüm polise gülümsedim. "Teşekkür ederim." Elimdeki kelepçeyi açtığında ayağa kalktım. Ah, Hayalet! Ona ne oldu acaba?
Dış kapıya kadar eşlik ediyordu bana ve bir anda yerimde durmamla durup bana döndü. "Bir sorun mu var?" Hızlı düşün Gölge, hızlı düşün.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denek-15 {TAMAMLANDI}
ActionHer şey güzel geliyordu hiçbir şey bilmeyenlere, öğrenmeye başlarsan ağır geliyordu aklına. Sizce de öyle değil mi? Aklı ağrımaz mı bir insanın? Benim aklım ağrıyordu, benim aklım çok ağrıyordu. Kurtulması ve ölmesi gereken insanlar varmış, siz de o...