13

214 15 1
                                    



🍁

"Neyseki çabuk iyileşiyor yaraları. Şu kolun haline bak!" Başımdan gelen uğultuyla gözlerimi açtım. "Öldüm mü?" Karşımda Hayalet'i gördüm.

"Öldüm de cehenneme düştüm kesin." Hayalet gözlerini devirdi. "Ölmedin de, birazdan ben seni öldüreceğim. Uyandığı gibi bir insan nasıl laf atabilir birine?" Zorla güldüm. "Gölge farkı."

Endişeli bir hali vardı. "Ya çıkamasaydın?" Sesi aynı çocuğu için korkan bir babayı andırıyordu.

Etrafıma bakındığımda Akın'la Nil'i göremedim. "Buraya nasıl geldin?" Kaşlarımı çattım. Diğerlerinden haberi yok muydu?

"Ben... Nasıl geldim?" En son bayıldığımı hatırlıyorum, buraya nasıl geldiğimi soruyorsa bu diğerlerini görmediği anlamına geliyor. Ya beni getirdiklerinde Hayalet burada değildi, ya da beni kapıya bırakıp gittiler. Peki neden?

Evimi nereden biliyorlardı? "Hafızanı mı kaybettin? Ah gerçi sorduğum şeye bak! Bu hale gelmişsin, sağ çıktığına şükretmeliyim."

Gücüm! Gücüm gitmişti! Korkuyla yerimden doğruldum. "Sakin ol. Ne oldu?" Kollarımdan tutup sabit tutmaya çalıştı beni. Çekmecenin üzerindeki eşyalara baktım. Hadi... Hadi, hareket edin...

Birkaç zorlamanın ardından iki üç eşya yere uçtu. Rahatla nefes verip gülümsedim. Bu Hayalet'i daha da korkuttu.

"Sen... Senin... Gücünü mü aldılar?" Başımı olumsuz anlamda salladım. "Bitireceklerdi, orada bulunan güç engelleyici gücümüzü emiyormuş. Kendimi kurtarmak için fazlaca güç kullandım. Sonrasında kaçmak için de son gücümü kullanınca... Tamamen gitti sandım."

Beni kendine çekip sıkıca sarıldı. "Buna maruz kaldığın için çok özür dilerim..." Bir iki kez sırtına vurdum hafifçe. "Bu benim kararımdı. Özür dileme." Benden ayrıldığında yüzünde sahte kızgınlık vardı.

"Bunu bir daha yapmayı aklından bile geçirme! Eğer gelirlerse de beraber karşı koyarız." Elimi cebime attığımda yüzümde bir gülümseme belirdi. "Tekrar etmeme gerek kalmayacak."

Anlamazca yüzüme baktı. "Ta-da!" Cebimdeki minik tüpü çıkardım. "Bu..." Devam etmesini beklemeden ben tamamladım. "Evet! Bana verilen karışımın muhtemel olarak ham maddesi. Kokusu aynı, baksana."

Ona uzattığımda tereddütle aldı ve kokladı. "Gerçekten öyle. Peki bununla ne yapacaksın? Yani... Nasıl panzehiri bulabilirsin ki?" İç çektim. "Emin değilim fakat böyle şeylerden anlayan birine götürürsem panzehiri bulabilir, değil mi?"

Başıyla onayladı. "Kime götüreceksin peki?" Gülümsemem yavaşça soldu. "Bilmiyorum. İllaki birini bulurum." Karnım acıkmıştı, bir sürpriz yapıp Alkın'a gitmeye karar verdim.

"Hayalet." Derin derin bir şeyler düşünüyordu. "Hm?" Yataktan kalktım. "Benim bir yere gitmem gerekiyor." O da ayaklandı. "Tamam, gidelim." Tek kaşım sorgularcasına havaya kalktı.

"Benim bir yere gitmem gerekiyor." Üstüne basarak tekrar ettim.

"Seni bu halde tek başına bırakacağımı düşünüyorsan çok yanılıyorsun minik Gölge'm. O herife gideceğini biliyorum, bu yüzden ben de geliyorum."

Onunla baş edilmez... "Pekala. Yalnız kavga falan çıkarırsan bozuşuruz." Parmağımı yüzüne doğru sallarken tutup indirdi.

"Bana bulaşmazsa neden olmasın?" Başımı iki yana sallayıp dolaba ilerliyordum ki yine üstümün değiştiğini fark ettim. "Sen de iyice alıştın üzerimde yeni kombinler denemeye." Güldü.

"Sana kalsa üzerinde siyahtan başka renk göremiyorum ne yapayım." Bu sefer bordo bir kazak ve krem rengi bir pantolon görünümlü eşofman vardı üzerimde.

Denek-15 {TAMAMLANDI}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin