29: Zehirli Tutku.

68 1 0
                                    

İyi okumalar. Biraz uzun bir bölüm oldu, sindirerek okumanızı öneririm. ⭐️

Yaşar - Kör Bıçak

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Yaşar - Kör Bıçak

Açık Seçik Aşk Bandosu - Ölüm

Dolu Kadehi Ters Tut - Korku

Emre Fel - Veda Türküsü

Ölümün nasıl bir şey olduğunu ve insana yaşattığı yıkımı çokça iyi biliyordum. Cenaze evinde edilen duaların sesini, başka gözlerde olan acımayı ve her şeyin aslında kötü bir kabus olduğu düşüncesine canla başla tutunulduğundan haberdardım. Morgtaki bedenin soğukluğunu hissettiğinde, cenazesinde ağlayan insanların seslerinde ve kuru toprağın üzerine dikilen beyaz mezar taşına baktığında bile bunlar gerçek olmamalı, diyen iç ses; benim iç sesim olmuştu. Çok değil, sadece birkaç ay öncesinde. Ama ölüm zamansızdı. Bir o kadar da gerçek. Ne birkaç ay ne de seneler o acıyı alıp yerindeki boşluğu dolduramazdı.

Ölüm unutulmazdı.

Bazı insanlar hayatlarında iz bırakmak, o izlerle hiç unutulmadan başkalarının zihinlerinde yaşamaya devam etmek isterlerdi. Halbuki buna pek de gerek yoktu. Bir insan, ömrü boyunca biraz da olsa birisi tarafından sevilmişse hiçbir zaman onu seven kişi onu sevmekten de hatırlamaktan da vazgeçmezdi.

Ailemde olan insanları seviyordum ve onlardan birisini kaybedince içimdeki en güçlü parça benden sökülmüştü. Ölüm sadece eskiye dair parçalar bırakırdı. Anılardı bunlar... Gelecek ise yoktu. Gerçekten bir insana duyulan aşkı bilmiyordum ama aşık olan birisi, hayatındaki insanı kaybettiğinde sadece içindeki bir parça değil; kalbi de sevdiğiyle gidiyor olsa gerekti. Şairler şiirleri senelerce boşa yazmamış, yazarlar kitaplarca aşkı anlatmamış, sevdalıların birlikte olan mutluluğu ayrıldıklarında kederle sonuçlanmamıştı.

Bunun için ne şiir ne roman okumaya ne de film izlemeye bile gerek yoktu. Karşımda olan annem gözümün önündeki en sahici örnekti. Annemin babamdan sonra bitap düştüğü, serumlarla dayanmaya çalıştığı günleri anımsıyordum. Babam ölmüştü evet, annem yaşıyordu kabul ama babamla yaşadığı gibi değildi işte. Yoktu gözlerindeki o ışıltılı hayat parıltısı, şen gülüşleri, sık sık giydiği o renkli elbiseler üzerinde değildi. Bir adamı toprağa gömmüş, onunla birlikte bir gençlik de gömmüştü. Sadece aşık olduğu adamın yokluğunu onu mahvetmemişti; yıllarını geçirdiği, anılar paylaştığı ve aynı yastığa baş koyduğu adamı da kaybetmişti. Şayet onun için büyük bir yara olmuştu. Annemin güçlü durmaya çalışırken içten içe nasıl bir acıyla kıvrandığını çokça iyi biliyordum. Zira bunlara katlanamadığımdan dolayı da gitmek istemiştim. Ama ölüm hiç beklenmedik yerlerde bulurdu bizi, karşımıza düşman gibi çıkardı.

İlhan Beşerler de eşini kaybettiğinde muhtemelen aynı hislerde bulunmuştu. Bulunduğu ev bile onun mezarı gibi gelmiş olabilirdi. O yüzden gitmiş olmalıydı.

Tehlikeye Adım Adım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin