19: Yara Açan İğneler

36 4 2
                                    

Mehmet Erdem - Ağlayamam

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Mehmet Erdem - Ağlayamam

Mehmet Erdem - Acıyı Sevmek Olur Mu?

Ferda Anıl Yarkın - Sonuna Kadar

Melih Özdemir & Büşra Periz - Affetmedim Kendimi

Nilüfer - Haram Geceler

Suzan Hacigarip - İmkanı Yok

Anıl Bektaş - Unut

"Cihan nasıl bir şey bulamadı o adam? Hani işinde iyiydi. Bulmak zorundaydı. Boşa mı ben o kadar almak için çabaladım telefonu? Hiçbir şey bulunmayacak diye mi sakladım?"

Sesim duvarlarda matem gibi çağladı, kelimelerim şayet içerisinde renkleri taşısaydı alacağı renk gece kadar karanlık bir siyah olurdu ve bu evin açık renk duvarlarında koyuluğuyla öfkemi tuval halinde resmedebilirdi.

Cihan eliyle yüzünü sıvazladı. Yüzü kül rengindeydi. Oldukça gergin ve yorgun gözüküyordu. Sanki konuşmak istese bile dili isteğine itaat etmeyecek kadar özgür ruhu taşıyan bir köleydi. Köle olmasına rağmen özgürlüğü içine pelesenk olmuştu. Bakışlarım ise sorgulayıcı biçimde onu bulmaktan asla çekinmiyordu. Gözlerinde daha fazla gerçek görmek istiyordum. Almak istediğim yanıtlar, açıklamalar vardı. Beni söylediğine inandırmak ve ikna etmek zorundaydı.

"Derin ben de böyle olacağını bilmiyordum. Gerçekten..." İçli bir nefesi ciğerlerine çekti, dudağını nemlendirmek için dudağının üzerinde dilini gezdirdi. Ben ne kadar onun konuşmasını istiyorsam o, benim aksine konuşma yetisinde problem çekiyor gibi davranıyordu. "Akıllı telefonların güvenliği eski telefonlara göre daha az durumda. Rüzgar da zaten bu yüzden akıllı telefonuyla hiç kimseyle irtibat kurmamış olmalı. Tuşlu, bilinmeyen bir numaradan konuşulan telefonu kimse dinlemeyi akıl edemez. O da böyle düşünmüş olmalı ki, işini garentiye almış."

Sinirlerim bozularak öfkeli bir kahkaha attım. Elimizde bu kadar detay varken sonuç nasıl da bizden uzaktı? Gerçi sonuç varsa bile sadece benden uzak olabilirdi. Cihan'ın konuşmaları gerçekçi gözükse bile ona neden inanmamakta zorluyordum kendimi? İçten içe tepkilerimin tahlilini yapmak istiyordum ama sonra alacağım verilerin ağırlığı altında ezilmek istemediğimi fark ediyordum.

"Telefonun içinden hattı çıkarsaydınız o zaman!" Sesim sadece öfkeyle çevrilmişti. Onun dışında hiçbir şey yoktu. Öfkem her şeyi yakıp kül edecek kadar fazlaydı. Belki bu öfkemin bir diğer nedeni Cihan'ın bana yalan söylediğini düşünmeme rağmen onun yüzüne bunu vuramıyor oluşumdandı.

Eğer ona bana yalan söylüyorsun dersem ajitasyon yapabilirdi ve ben, böyle kandırılmak için oldukça yaş almıştım.

"Sim kartı şifreli! Sen telefonu verene kadar zaten şarjı bitmiş. Gerçi telefonu vermeden önce incelemeye çalışsaydın dahi açamazdın. Çünkü tuş kilidi de var. Gözümün önünde inceledi adam. Saatlerce uğraştı. Ona akıllı telefon getirseydin daha basit olurdu. Ama olmadı işte. Yapamadı."

Tehlikeye Adım Adım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin