33: Geçmişin Istırabı

21 0 0
                                    

Yeni bölüme hoş geldiniz diyerek başlayalım. 1 ayı geçti bölüm paylaşmayalı. Fakat daha fazla beklemek istemedim. Wattpad'le ilgili olanları biliyorsunuzdur zaten. Umarım okuyabilirsiniz/yazabilirim.

Okuyanlarınız beğeni ve yorum desteğinde bulunursa çok mutlu olurum, şimdiden teşekkürler. 🤍

Burcu Tatlıses & Mahmut Çınar -  Mahir Ah

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Burcu Tatlıses & Mahmut Çınar -  Mahir Ah

Sertab Erener - Aşk

Murat Koçlardan - Ölüyorum

Gaye Su Akyol - Bir Yaralı Kuştum

Hande Mehan - Beni Böyle Sevme

Haluk Levent - Zifiri

Her geçen saniyede pare pare olan yüreğim, beni korkunç bir ıstıraba sürüklüyordu. Zihnimde olanlara anlam veremiyor, her şey korkunç bir kabusmuş gibi sanki zihnimde beni kandıran bir tiyatroymuşçasına onu izliyordum. Gerçek olmasını istemediğim ancak hayat kadar gerçek olan bir lahzanın içerisindeydim. Elimdeki kağıdı paramparça etmek istesem dahi yapamadım. Çantama gelişigüzel atarken bir elim göğsüme gitti. O göğsümün içinde körük gibi yanan his korkuydu.

Rüzgar tuzağa düşmüş olabilir miydi?

Kendi ellerimle onu bir cehennem çukuruna düşürmüş olabilir miydim? Bir elimi hırsla diz kapağıma vurdum. Ben ne yapmıştım? Ne yapmıştım? Ahu duyacağımı biliyordu. Bile bile konuşmuştu kapının ardında. Yüzündeki o sahte endişenin sahteliğini bile anlayamamıştım. Nasıl olmuştu bu, nasıl?

Allah kahretsin benim kafam neredeydi?

Uzun zamandır zihnim tek bir noktayı düşünüyordu. Odak noktası orasıydı. Sanki o nokta dışında olanlar sadece saniyelik bir zaman diliminde aklımda kalıyorlardı ve ben yine o noktada dönüp duruyordum. Susmayan zihnim, tek onu gören gözlerim benim akıl sağlığımı yitirmemi sağlayacak kadar beni kötü bir ruh durumuna sürüklüyordu. Bir pervane döne döne durmadan aynı yere gelip çarptığı gibi ben de hep aynı yere çarpıyordum gün sonunda.

Öfkeyle kalkan zararla otururdu ancak bu öfkeyi de sindiremiyordum. Kendime sinirliydim, Ahu'ya, Sarp'a, beni yanına almayan Rüzgar'a, taksiyle beni buraya getiren adama... Herkese ve her şeye sinirliydim.

Ayağa kalktığımda elimdeki boş zarfı öfkeyle parçalamaya başladım. Her yere beyaz kağıt parçaları uçuşurken ayağımdaki topuklu botla onu ezdim. Hastaneden çıkmak istiyordum. Çünkü buradaki benim sürem bitmişti. Eray ile görüşmem lazımdı. Gerçi onun da nerede olduğunu bilmiyordum. Zaten ben ne biliyordum ki?

Hastaneden çıktığım anda arka arkaya iki polis arabasının hastaneye gelişini gördüm. Taksi de durduğu yerde kalmıştı. Bir de bu eksikti. Açıkçası ifade verecek halim yoktu. Rüzgar'a ulaşmam gerekiyorken bu ülkede elim kolum bağlı durmak sinirlerimi bozuyordu. Burada olmamalıydım.

Tehlikeye Adım Adım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin