10: Yeniden Dağıtılan Kartlar.

86 31 33
                                    

Şebnem Ferah - Küllerinden

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şebnem Ferah - Küllerinden

Kendimden Hallice - Neye Göre Yanlış?

Gaye Su Akyol - Ruhun Ölmüş Senin

Planlar yapıyorduk. Tüm hayatımız boyunca hep bir şeyleri planlıyor, kararlaştırıyor ve en olması gerekeni seçiyorduk. Bu hep böyleydi. Bize de kendimizi güvende hissettiriyordu. Belirli bir çizgi doğrultusunda gitmek her zaman daha güven vericiydi. Ve biz insanlar; güvenli olduğumuz yerde hep rahattık. Evimizde mesela. Her insan evinde rahattı, başkasının evinde ve sofrasında kendimizi fazlalık gibi düşündüğümüz olabiliyordu. Böyle olmasa bile bunu hissediyorduk. Oradan uzaklaşmak istiyorduk.

En azından ben bu zamana dek hep böyleydim. Akrabalarımıza gittiğimizde dahi kendi evimi arar, yemeğimi rahat rahat yiyemezdim. Sanki bana bakan gözler beni istemez gibiydi. Fazlalıkmışım gibi gelirdim. Öyle olmasam dahi zihnimin bana öyle düşündürdüğü anlar olmuştu.

Kendi evimde ise orası bana ait olduğu için sınırlar ortadan kalkıyordu. Aile evinde mesela babam bana karışan ve kısıtlayan birisi değildi. Ki bu tavrına da minnettardım. Bana güveniyordu. Nasıl davranacağımı bildiğimi biliyordu. Fakat ben tek başıma yaşamaya başladığım zaman, asıl o zaman özgür hissetmiştim kendimi. Çünkü insan ailesinin yanında istemsizce kendisini daha düzgün bir şekile çevirmek için gayret edebiliyordu.

İstediğim gibi evde duruyor, öğün atlıyor, evi dağıtıyor sonra toparlıyor, rahat bir şekilde şarkı söylüyor, dilediğim yerde yatabiliyordum. Uyku saati diye bir şeyim yoktu mesela. Ya da her gün hazırlanan yemekleri seçmeden yemiyordum. Evet, orası bir yuva değildi. Sadece evdi. Ailemle olduğum yeri her şeye rağmen aradığım zamanlar olmuştu. Oradaki yaşantımı iyi ya da kötü hiçbir yerde bulamayacağımı biliyordum.

Ancak Rüzgar bana ikisi dışında bir yerde kalmayı teklif etmişti. Kendi evinde. Biz onunla hiçbir şeydik. Ne arkadaştık ne de sevgili. Olsa olsa bizden düşman olurdu. Ama hangi düşman bu kadar birbirine yakındı ki?

Ben planlar yapıyordum, onu kendimden uzak tutmak adına. O da çabalıyordu, beni görmemek adına. Fakat hayat çok tuhaftı. Bizim planlarımızı yıkıyor yerine kendi isteklerini inşa ediyordu. Kaçamıyorduk. Ayrı yönlere doğru hızla koşmaya başlasak dahi bitiş noktamızda yine karşı karşıya gelecek gibiydik.

Bu gerçeği kabullenmek istemiyordum. Gerçek olmadığına inanmak istiyordum. Rüzgar bana zarar vermek isteyenleri bulduğu zaman buradan ayrılacağımı düşünmem gerekti. Ancak böyle düşünürsem içim biraz da olsa ferahlayabilirdi. Yine de ortada kurulan planların yerine ne yapacağımı da bilmiyordum. Cengiz Atasoy... Her şey birbirine girmişti. Birbiriyle kördüğüm olmuşlardı. Yapacak bir şeyim yoktu. Kaderime razı gelmeliydim ama bunu yapmaya da alışkın değildim. Hep bir şeylerle savaşıyordum. Ama sanırım kaderle savaşılmıyordu, savaşılsa bile kazanan ancak ve ancak kader oluyordu.

Tehlikeye Adım Adım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin