30: Kıyametin Ölümlü Nefesi.

43 0 0
                                    

İyi okumalar Okuyanlar oy verip yorumlarsa çok sevinirim. Düşüncelerinizi merak ediyorum ve benim için fazlasıyla değerliler...

 Düşüncelerinizi merak ediyorum ve benim için fazlasıyla değerliler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Teoman - Tuzak

Ceylan Ertem - Bile İsteye

Birileri - Zamanın Dışında Boşluğun İçinde

Rei 6 - Dibe İniyorum

Öyle anlar gelir ki bulunduğumuz yerde diken üzerinde oluruz, sanki her an bir felaket gelecek ve kıyamet kopacakmışçasına içimizde bir huzursuzluk yer eder. Bir gül fidanı gibi tüm bedenimizi sarıp sarmalar. Her geçen saniye o gül fidanındaki güllerin dikeni saplanır. Fakat dikenlerin batmasını da engellemenin bir hal çaresi yoktur.

O odaya girmeden önce diken üzerindeydim. Anlık bir heyecan, cesaret, güç gelmişti bedenime ve bana batan dikenlere rağmen zarar almayacağımı düşünmüştüm. Halbuki bilmiyordum, dikenler öylece görmezden gelinecek kadar az değillerdi. Dikenlerin battığı yerde nefes dahi alınmazdı. Nefes alamadan orada kalmış, rahat nefes alacağım zamanı beklemiştim. Ama olmamıştı.

Şimdi ise nefes alamıyordum.

Elimi göğsüme bastırmak, belki serin bir yerde hızlı hızlı nefes alıp vermeye çalışmak ya da her şeyi unutana dek koşmak istiyordum. Burası dışında her yer kabulümdü. Ancak bir paradokstaydım sanki. Bulunduğum bu yerden ne iki adım öteye gidebiliyor ne de nefes almayı yeniden öğrenebiliyordum.

Donuk bakışlarım bilgisayar ekranında gezdi. Klavyede dolaşan parmakların çıkardığı o sesler odadaki sessizliği bölüyordu. Engellemek istediğim bir cinayetin seyircisiydim sanki ve ellerim kollarım belki iplerle değil ama görünmeyen bir güçle beni tutuyorlardı.

Dakikalar öncesinde olanları düşünmek mi daha çok sıkıyordu canımı, yoksa şimdi olanlar mı ya da bilinmezlik içerisinde kıvranan ruhumun biraz sonra yaşayacağı olaylar mı? Hepsi olabilirdi... Ve bildiğim bir şey varsa, her birisi tek tek birleşiyorlar beni de bir çığ gibi büyüyen bu yıkıma hazırlıyorlardı.

Bir yıkıma hazırlanmak mümkün olmazdı. Çünkü yıkımın olduğu yerde her şey hızlıca gelişirdi. Saniyeler içerisinde olur ve biterdi.

Bitmek üzereydi.

Klavyeye basan parmaklarım durdu ve gözlerim bu sefer ona doğru dokundu. Bakışlarını hissediyordum. Bakmamak için dirensem dahi nafile bir çabaya girmenin artık bir değeri yoktu. Bakışlarımı ona çevirdim. Karşımda duran Ahu Akpınar'a baktım.

Geçmişte yazılan bir kitabın içerisinde saklanan kağıtlar zaman geçtikte dökülmeye, sararmaya ve eskimeye başlardı. Ben ise bu işe başladığım günlerden bugüne dek olanları yazmış olsam kitabımda yazacak sayfam kalmadığından bir noktada dururdum. Kalemi bırakır, artık onu kadere teslim ederdim. Ardından kader ise benim önüme ne yeni bir sayfa açacağını ne de başka bir kitaba geçmeme izin vermeyeceğini Ahu Akpınar'ın gözlerine bakarken anlayabiliyordum.

Tehlikeye Adım Adım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin