9: Güçlü Parçalar.

79 39 48
                                    

Şenceylik & Ahmet Alı Arslan - Kağıt Kesiği

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şenceylik & Ahmet Alı Arslan - Kağıt Kesiği

Leman Sam - Rüzgar

Faruk Sabancı & Sagopa Kajmer - Bu Sen Değilsin

Saturns - All Alone

Jorja Smith - Tomorrow

Yaşam, hayatla oynan bir kumar gibiydi. Tek bir hatada yapılmış olan her şey, verilen tüm emek elden avuçtan gidebiliyordu ve bir kez kaybedilen hayat, yeniden geriye getirilmiyordu. Ölüm insanın hep arkasında olan bir gölge misali bizimleydi. Tek hatada gölge tenimizi içinde hapsederken ruhumuzu da yok ediyordu. Yaşam yok oluyordu. Ve bunun herhangi bir geri dönüşü dahi yoktu. Belki kumarda, kaybedilen bir oyunda, yeniden kazanma olasılığı olabilirdi. Ama yaşam geri gelmiyordu. Yeni bir ruh, yeni bir can, yeni bir beden alınmıyordu. İnsanın cebinde ne kadar para olsa da ömür satın alınmayan tek şeydi belki de.

Ben bunu bu gece otobanda anlamıştım. Nefes almanın nasıl mucizevi bir şey olduğunu tüm gücümle hissetmiştim. Dizlerim, ellerim titrerken başıma bir şey gelmesinden korkmuştum. Normalde insanlardan korkan, ürken ve hemen incinen bir kadın değildim. Kendimi bir şekilde korumayı dahi biliyordum ancak anlık ve beklenmedik bir anda yaşanan olay insanın eline prangalar kilitliyordu. O filmlerdeki gibi cesaret aniden gelmiyordu. Veya bir kişiyle değilse o mücadele, birden çoksa o sayı; o zaman insan karşısındaki kişiyi paramparça etmek istese bile parmağının ucu bile kıpırdamayabilirdi. Bu, çaresizlik değildi aksine mecburiyetti.

Ben mesela onlar beni orada bırakmak istemeselerdi ölebilirdim. Birkaç kurşuna bağlıydı ölümüm. Bu kadar basitti. Belki de beni kaçırabilirlerdi. Benim bedenim onların iri bedenlerinin yanında rüzgarda savrulan tek bir yaprak olsa gerekti. Eğer öyle bir şey olsaydı ne olacağını düşünmek dahi istemiyordum. Herhalde beni kurtaran birileri olurdu. Ancak beni birileri kurtarana dek orada neler yaşardım? Ya da yaşayabilir miydim? Belki de kurtaran dahi olmazdı.

İnsan kendinin kahramanı olmak zorunda kaldığında kurtarıcı aramanın aptalca olduğunu öğreniyordu.

Düşüncelerin sivri okları zihnime saplanırken, boğazımda hâlâ yoğun bir acı ve sızı vardı. Bu hayatta gerçekten de ne yaşanacağı belli olmuyordu. Bu arabaya binmeden evvel arabanın kurşun giren tekerleğinin yerine yedek tekerlek ile değiştirmiştim. Babam zamanında arabadan anlayan birisiydi ve bana nasıl yapmam gerektiğini öğretmişti. Bu gece işime yarayacağını hiç tahmin edemezdim. Ama iyi ki öğrenmiştim. Eğer yapamasaydım birilerini aramak zorunda kalacaktım. Benim en nefret ettiğim şeylerden birisi de birisine mecbur kalmaktı. Kendi işimi kendim görerek mecburiyetten de kurtulmuştum.

Şimdi üstümden çıkardığım yağmurluk yan koltukta bulunurken tenim üşüse dahi açtığım pencerelerde serin havayı hissediyordum. Zaten arkadaki kırık camdan her türlü esinti geliyordu. Sanki bu rüzgar böyle bedenime estikçe hissetmeyi öğreniyordum. Buz gibi tenlerden nefret ediyordum ama bunu kendim için sorun etmiyordum. Çünkü zaten ben o nefret ettiğim insanlardan biriydim. Ama ilk kez böyle olmuştu. Ölümün gölgesini ilk kez bu kadar yakından hissetmiştim. Yalnızlığı solumuş, korkunun acı çığlığının tüm bedenimde yankısını dinlemiştim.

Tehlikeye Adım Adım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin