Emre Aydın - Bu Yağmurlar
Kendimden Hallice - Hatalarımı Dansa Kaldırdım
Mavi Gri - İlaç Ol Yaralarıma
Dolu Kadehi Ters Tut - Duvar
Emir Can İğrek - Beyaz
Küçücük bir kız çocuğu olarak hissettiğimi gün ağardığında, ruhumun kırkıncı yaşına bastığı gecelerden çıktığımda anlamıştım. Demiştim ki kendi kendime, senin ruhun yaşlandı belki ama kalbin hala küçücük bir kız çocuğunun kalbi gibi atıyorsa şayet, o kalbin öyle attıkça kalbin hep aynı kalacak ve hep aynı heyecan için çarpacak. Kız çocukları oyun oynamayı severlerdi, onlar için oyun oynamak ve o dünyayı kendilerinin kurması onlara özel hissettirirdi.
Benim kalbim tam da böyleydi. Bunu severdi. Oyun oynamayı.
Ben bir oyun kurdum. O oyunu kurduğumda dört değil, yirmi dört yaşındaydım. Bir oyun kurup, o oyunda oynamak için çok mu büyümüştüm? Geç mi kalmıştım oyunlara, küçük bir kız çocuğu masumiyetini boşa mı alet etmiştim bu hayata?
Şimdi elimde olanlara bakıyorum da, kurduğum oyun hâlâ ortada ama benim kazandığım hiçbir şey yok. Kaybettiğim bir kız kardeşim var ellerimde. Ben birilerini kaybetmeye alışmıştım, en azından böyle zannediyordum bugüne dek. Halbuki alışamamıştım. Kız kardeşimin yaşarken benden gitmesi, ölmüş olan babamın benden gitmesinden daha sarsıcıydı.
Fakat bir yandan da umut verici yanı olduğunu inkar edemezdim. Çünkü ölmüş birisine kendini affettirmek için geç kalınırdı, yaşayan birisi ise yaşadığı sürece seni affedebilirdi. Umut, inancı getirirdi. Ve inanç da güç demekti. Gücün olduğu yerdeyse inancın ölmesi imkansızdı.
Defile bitmişti ve annemle Cihan her şey bittikten sonra gelmişti. Onların geç gelmesi bile bir noktaya kadar sorun değildi, sorun kardeşimin o kadar rica etmeme rağmen beni böyle özel bir günde yapayalnız bırakmış olmasıydı. Ailem tarafından tekrardan yalnız bırakılmıştım. Bunun ilk ya da son olmadığının bilincinde olmak ise, en beteriydi.
Bu gece karşılaştığım onun yokluğu ise elimde bana umutsuzluk bıraktı. Bıraktığı yüzünden inanmaya ve güçlü olmaya mecalimin kalmadığını hissetmem, ona kırılmam, yalnızlıkla boğuşurken çabalamak istemeye güç bile bulamamam ona haksızlık mıydı?
Bilmiyordum. Sadece bazı şeylerin yanlış ilerlediğini, olması gerekenden saptığını, yolunu şaştığımı düşünüyordum. Kısa sürede her şey birdenbire tökezleyemezdi, bu yolun hiç mi doğru çıkışa götüren istikameti yoktu?
Nasıl bir yoldu, anlamıyordum doğrusu. Bir haritayla gittiğim bu yolda haritam zarar görmüştü. Belki de ona o zararı veren bendim. Ve şimdi yarım bir haritayla doğru yola gitmek istemem sadece hayalperestlere göre olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tehlikeye Adım Adım
General Fiction"Bir ölümün ardında sırlar belirdi ve o sırlar ölümü getirdi." Derin Sezgil babasını birkaç ay öncesinde kaybetmiştir. Babasının ani ve beklenmedik ölümü hayatını sarsıcı bir oyuna sürükleyeceğinden habersizce yaptığı plan hem onun felaketi olacaktı...