20: Teslimiyet.

140 3 11
                                    

Bölümü okuyanlar vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmazsanız çok sevinirim 🩶

Bölümü okuyanlar vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmazsanız çok sevinirim 🩶

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Devrim Gürenç - Bülbülüm Altın Kafeste.

Kaan Boşnak - Seni Buldum Ya.

Cem Adrian & Mark Eliyahu - Kül.

Riff Cohen - Meshoch Be Gufi.

Tuğkan - Kusura Bakma.

Sezen Aksu - Bırak Beni.

Gideceği yolu bilmeyenler; onu buraya kadar getiren yolları da unutmaya mahkumdu. Okuduğum bir sözde tam olarak bu yazmasa da, benzerinin olduğunu düşünüyordum. Belki de önceden benim dudaklarımda dökülmüştü aynı cümle. Ama ben kendime de yabancı olan birisi olarak, hatırlamamam çok doğal olsa gerekti. Gözlerim kapalıydı, kendimi tüm yollara kapatmak ister gibiydim. Olabilecek seçenekleri, olması gerekenleri düşündükçe yüreğim pare pare oluyordu. Ruhum kan kaybı yaşıyordu kanın zift rengi içimde dolaştıkça sadece kendimi değil, çevremdeki herkesi de zehirliyordum.

Daha en başında, bildiğim bir gerçek zihnime üşüşürken kendimi idama gitmekte olan bir insan kadar çaresiz ve bir o kadar da boşlukta hissettim.

"Zehirli bir kadına açacağın kolların, senin kalbini kıracak," demiştim uçurumun başında ilk ve son kez Rüzgar'a içimi döktüğüm o gece. Haklıydım ama bir konuyu fark edememiştim. Ben zehirli bir kadın olabilirdim, çevremdeki herkese zarar da verebilirdim ama benim de kalbim kırılıyordu. Kalbim öyle çok kırılmıştı ki, parçalarını yerden toplamaya kalksam ellerim yara içinde olurdu. Aslında ben duygusuz falan değildim, içten içe oldukça fazla ve yoğun hissedebiliyordum. Sadece eskiden hissetmiyor gibi davranma oyununda çok daha başarılıydım.

Peki ya şimdi; maske takamıyor, taktığımı sandığım anda da maskenin yüzümden düşmesinin sebebi ben miydim, yoksa acı kahve gözleri olan adamın beni bilmese de görebilecek kadar keskin gözlere sahip oluşu muydu? Sebepler tek nedene bağlı olsa bu kadar güçten düşmezdim ama birden çok olan tüm nedenler sarınca etrafımı, hiçbir şeye sonuç bulamamaya başlamıştım. Karşımda olanlara karşı el pençe olmuştum, kendimi haklı çıkarmaya karşı dahi gücüm kalmamıştı. Ama birisi bana baksa, asla yıkılmamış bir bina kadar sağlam olduğumu görürdü. Zaten mesele dışarıdan ne kadar güçlü durduğum da değildi, benim yıkıntım hep içimdeydi. Ben ise onları kamufle ederdim.

Düşünüyorum da, ben hep içimde böyle kanser hücresi gibi bu düşünceleri taşıyor muydum? Taşısam bile görmezden mi geliyordum? Şimdi hastalığım artmakta diye mi kabul ediyordum hasta olduğumu? Evet, içim çok hastaydı ama bunun sağlığımla alakası yoktu. İçimdeki düşünceler beni her geçen an zehirledikçe, tedaviyi bekleyen bir hastaya dönüşmüştüm adeta.

Tehlikeye Adım Adım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin