2 | Rol

1.6K 102 43
                                    


Playlist: Demi Lovato -For The Love A Daughter

2.Bölüm: "Rol"

Hayatım boyunca bana ait olmayan elbiseler giymiştim. Annemin özel siparişleri, eski kumaşlardan yamalı elbiseler, bazen büyük kardeşimin küçülen kıyafetleri... Fakat hepsinin içinde bugün giydiğim en bana ait olmayanıydı.

Bir gelinlik... İçindeki bendim evet ama aynada gördüğüm benden çok uzakta biriydi.

Duruşu, gösterişi ve ithaf edildiği kişi bana çok uzaktaydı.

Gözlerimi kapattım. Ellerimle sıkı sıkı tutunduğum kumaşı yırtıp atmak istedim. Neden burada olduğumu sorgulamak istedim. Fakat yapamadım. Yapsaydım bir dakika durmadan kaçardım, biliyordum. Bunun yerine sustum.

Gözlerimi kapatıp o geceye döndüm.

Ne kadar zaman geçmişti o gecenin üzerinden? Ne zaman sevdiği adamla dans eden ve o geceyi bir peri masalı olarak saklayan kızı göğsümde söndürüp onunla nikah masasına oturmuştum? Belki yirmi dakika sonra gerçek ilk dansımızı yapacaktık. Herkesin bildiği ve imrendiği o ilk dans... Bizimki neydi o zaman?

Bu gece sandıkları gibi geçmecekti. Doruk bana o gece olduğu gibi hiçbir zaman bakmayacaktı. Tam beş aydır olduğu gibi yine aynısını yapacak, beni görmezden gelecekti. Annesi çok çalıştığından bahsetmişti, birlikte magazin programlarının baş yıldızı oluşunu izlerken buna gülümsemekle yetinmiştim. Zamanla o da susmuştu. Susan her şey gibi. Ne Doruk'un neden bu evliliği kabul ettiğini sorgulamış ne de onu yargılamıştım. Öylece olağan sonumu beklemiştim sanırım.

Kapının gıcırtılı bir sesle açılmasıyla gözlerimi araladım. Tam karşımdaydı. Beş aydır bir kez bile görmediği kadının elini tutmak için buradaydı.

"Hazır mısın?"

Durdum. Bunu sorgularsam bir adım dahi atamazdım. Bunun yerine kısa bir, "Evet," dedim.

Evet.

Yıllar sonra ilk kez bana uzattığı eline baktım. Değişmişti. O geceki gibi değildi. Gözlerinin altı morarmış, yaka düğmeleri serseri stiline tezat boğazına kadar iliklenmiş ve yüzünde ona hiç yakışmayan nefret dolu bir ifade vardı. "Neyi bekliyorsun?"

"Hiç." dedim, bana uzattığı eline tutunurken.

Derin bir nefes verdi. Parmaklarına tutunan parmaklarımı avcunun içine çekti. Onunla birlikte adımlamaya başladığımda, büyük salonun girişine gelmiştik. Buradan geniş ve ışıklı bahçe görünüyordu. Gösterişli kıyafetleriyle sıralanmış konuklar da öyle. Her şey buradan öyle kolaydı ki, bir an orada kalmak istedim. Adımlarım duraksadığında bana döndü. Bakmadım. Öylece karşıya bakmaya devam ettim. Baktığım yöne döndü bakışları. O an, beni ilk kez anladığını düşündüm.

"Sakın beni rezil edecek bir şey yapma."

Gözlerim usulca ona değdiğinde yutkundum. Beni anladığını düşünmüştüm öyle değil mi? "Yapmam." dedim, yeniden baktığım yöne dönerken.

Yeniden adımlamaya başladığımızda avcundaki elimi sıktığını fark etmedi. Belki de fark etti, o an bunu tartacak gücü bulamadım kendimde. Yeni bir hayata hazır olup olmadığımı sorgulamadan atılıyor olmak bana zaten yeterince yük vermişti. Sadece kısa bir an ona baktım. Büyük kapının altında üzerimize ışık vururken ve herkes bizi alkışlarken, sadece bir kez gözlerine baktım. Muhtemelen hayatını mahvettiğimi düşünüyordu. Haksız da sayılmazdı. Bir anda hayatına girmiş, bir anda karısı olmuştum.

SYMPHONY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin