Playlist: Birdy -Take My Heart
11.Bölüm: Aile Yemeği
Huzur.
Tek kelime beş harf.
En son ne zaman hissettiğime dair hiçbir fikrim yoktu. Öyle ki, birine sırtını yaslamanın huzurunu özlediğimi hiç bu kadar dolu dolu hissetmemiştim. Bir gün fırtınam dediğim adama böylesine güveneceğimi söyleseler gülüp geçerdim. Fakat şuan tüm benliğimi avuçlarının arasına bırakıp kaçacak kadar güveniyordum ona.
O, asla değişmemişti biliyorum. Beni yine kıracaktı, yine parçalanacaktım. Ama dün geceden sonra öğrendiğim bir şey varsa şuydu ki; en küçük parçama kadar dağıldığım gün yeniden onun avuçlarında doğacaktım.
Ondan vazgeçememe nedenimin ne olduğunu bilmiyordum. Bir yanım hep ona tutunuyordu. Bir yanım hep onda can buluyordu sanki. Kalan taraflarımla kırılıp, parçalanıyordum. O tutunan incecik dallarım beni çekip yeniden doğurabiliyordu ertesi güne. Bu, aramızdaki bağın ne denli güçlü olduğunun ispatıydı işte. Yeterdi. Fazlasına gerek yoktu. İstemeye de hakkım yoktu zaten.
Yüreği başkasında olan bir adamın göğsünde yer edinemezdim. Bu net çizgilerle çizilmiş bir sınırın ardında bıraktı beni. Fakat dün gece ilk kez o sınıra bu kadar yakın hissettim.
Sabah uyandığımda kendimi yatağımda bulmak tüm duygularıma yeniden reset atmamı sağlamıştı. Bu kadardı işte. Beni buraya bırakıp gitmişti. Gözlerimin üzerindeki ağırlıkla yatakta doğruldum. Yatağın hemen yanında duran komodindeki telefonuma uzandım. Amacım saate bakmaktı fakat ekrandaki bildirimle kilit tuşunu kaldırdım.
Kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj gelmişti. Üzerimdeki çarşafı atarak daha dik bir konuma geldim. Bildirime tıklayarak mesajın içeriğini okudum.
Asiye selam, ben Melisa. Öncelikle ne diyeceğimi bilmiyorum gerçekten çok utanıyorum. Seni düşürdüğüm durum için çok özür dilerim. Seni aramak istedim ama abim pek uygun olmadığını söyledi. Gerçi arasam ne yüzle konuşacağımı da bilmiyorum. Çok utanıyorum. Çok özür dilerim.
Mesajdaki samimiyetle gülümsedim. Dün gece Melisa'nın kafeye gelmesi, o mekana gitmemiz, o saçma lafları duymak... Tüm bunlar zihnime dolarken asıl beni mahveden şey de yerini almıştı. O yangın... Hayatımda ilk kez bu kadar korktuğumu hissetmiştim.
Melisa'nın numarasını kaydedip, ona sorun olmadığına dair kısa bir mesaj yazdım. Sonrasında üzerimdeki bu iğrenç kokudan kurtulmak adına duşa girmek için kendime kıyafet alarak banyoya ilerledim. Döndüğümde yataktaki çarşafları da değiştirmeliydim.
Unutmalıydım. Biliyordum ki, o geceyi hiç yaşanmamış gibi sayarsam iyileşebilirdim. Tek sorun, kafeme bir daha gidebilecek kadar cesur olabilir miydim emin değildim.
Daha fazla düşünmeme izin vermeden duşa girdim. Duş jeli, tenimdeki is kokusunu temizlerken gözlerimi kapattım. Yaklaşık olarak iki senedir kendi hayatını kendi çizen biri olarak, dün gece ilk kez zor durumdayken birini arama ihtiyacı duymuştum. Ve sanki, o doğru kişiymiş gibi hissetmekten alıkoyamamıştım kendimi. Yapmamalıydım. Boşanmayı düşünürken, tekrar ona sarılmamalıydım. Kalbindeki kadına saygı duymalıydım. Bunu yapmazsam kendime olan saygım da kalmazdı.
Boşanma konusunu gündemimden düşürmemeliydim. Belki sonra arkadaş olurduk. Bana alıştığını söylememiş miydi? Arkadaş olabilirdik işte.
Olmalıydık. Öyle olmalıydı. Ona tutunmamalıydım. Hayattaki tek dalımı ona bağlamamalıydım. Bunu o kadına, kendi ellerimle yapmamalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SYMPHONY
Short Story"Altı yıl, kendi hayatımı unutup ben seni yaşadım. Ha, bir gün böyle seninle evleneceğimi düşündüğümden de değil." Ağlamaya yakın gülümseme sundum ona. Omzumu silktim. "Belki bir gün karşılaşırız diye." İlk karşılaşmamız geldi aklıma. Söyledim dilim...