Playlist: Can Baydar & Fatma Turgut -Yangın Yeri22.Bölüm: Kayıp Zaman Döngüsü
Her zaman güçlü biri olduğuma inanmıştım. Çünkü bana dayatılan buydu. Anne ve babam kavga ettiğinde, ben güçlü olup annemi toplamalıydım. Annem gitmek zorunda kaldığında yas tutmak yerine kafesine sahip çıkmak zorundaydım.
Bazı sabahlar kafede açardım gözlerimi, eve dönüş yolunda babam arardı bir hastaneden, "Koş," derdi. Sorgulamazdım. Tüm yorgunluğumu ardımda bırakıp koşardım. Alışıktım.
Geceler boyunca hastane koridorlarında abimi beklemekten hastane kokusuna yeterince maruz kalmıştım, rahatsız etmiyordu artık. Ama yine de her gelişimde kalbim korkuyla kasılıyordu. Bu kez diyordum, bu kez bir şey oldu. Her gün şükrediyordum, bu kez de yanıldığım için. Abimi taburcu ettirip taksiye bindirdiğimiz zaman hep söz verirdi, bir kez daha olmayacak diye, babam inanırdı. Ben inatla onu bir kliniğe yatırmamız gerektiğini söylerdim, fakat kimse beni dinlemezdi. Sonra bir gün babam dizlerimde ağlarken, "Sen haklıydın," dedi. Çünkü bu kez abimi taksiyle getiremedik. Elleri sıcak değildi, tuttuğumda ayağa kalkmadı. Kliniğe kapatacağıma dair nefret dolu sözlerimi söylemek istedim, duyuramadım.
İlk kez, haklı olduğum için ağladım.
Sabaha karşıydı. Daha önce ondan uyuşturucu satın alan geleceği parlak pırıl pırıl bir çocuk, yüksek dozdan hayatını kaybetmişti. Babası, abimi bir sokağın başında yakalamış, etrafındaki insanlara aldırmadan bedenine sekiz kurşun isabet ettirmişti. Sonra da polisi arayarak durumu anlatmış ve öylece başında beklemişti. Kime kızmalıydım, kime hesap sormalıydım bilemedim. En sonunda oklar yine bana döndü. Sen tutmadın, Asiye dedim. Babana bıraktın, dağılmasına izin verdin, sen suçlusun.
O günden sonra hastaneye bir daha gelmedim. Babam bir kez kendini öldürmeye kalktığında bile durumunu arayarak öğrenmiş, yüzümü görürse yeniden aynı şeyleri yaşar diye korkarak yaklaşmamıştım.
Oysa ki şimdi, hep birilerini beklediğim o hasta yataklarında kendim uzanıyordum.
"Asiye Atakul?"
"Ha?" Kafamı kaldırıp içeriye giren doktora baktım. "E-evet benim."
"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
Elimin üzerindeki serum canımı yaksa da doğrulmayı seçtim. "Yorgun." diye mırıldandım.
"Bu gayet normal. Buraya geldiğinizde baygındınız. Değerleriniz çok düşüktü." Yatağın ucundaki dosyayı alıp bir süre inceledi. Sonrasında bana dönerek, "Daha önce kalp rahatsızlığı yaşadınız mı?" diye sordu.
"Hayır."
"Pekalâ, çocukluktan gelen bir durum değil öyleyse."
Ne durumundan bahsediyordu bu adam? "Ne?" diye sordum beklemeden.
"Asiye hanım, sizinle açık konuşmak zorundayım." Elindeki dosyayı yeniden yatağın ucuna bıraktı. "Kalbiniz çok zayıf. Kalbi besleyen damarlarda daralma var. Tek çözüm şuanlık bypass gibi gözüküyor. Eğer ameliyat olmazsanız daha da ilerleyebilir ve bu sizi kalp nakline götürebilir. Dediğim gibi şuanlık sadece bypass önerebilirim size. Zor bir ameliyat değildir, hatta olduktan sonra ayağa kalkıp evinize gidebilir, günlük rutininize devam edebilirsiniz."
"Ben..." dedim, duyduklarımın şokuyla elimi göğsüme uzatıp, orayı yokladım. "Ben bir şey hissetmiyorum."
"Şuan bedeninizde çok fazla ilaç yüklemesi var, bir şey hissetmemeniz çok normal." Cebinden bir kalem çıkartıp az önce bıraktığı dosyayı alıp göğüs hizasında tutarken, "Daha önce, özellikle ergenlik çağınızda anoreksiya ya da bulimiya geçirdiniz mi?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SYMPHONY
Kısa Hikaye"Altı yıl, kendi hayatımı unutup ben seni yaşadım. Ha, bir gün böyle seninle evleneceğimi düşündüğümden de değil." Ağlamaya yakın gülümseme sundum ona. Omzumu silktim. "Belki bir gün karşılaşırız diye." İlk karşılaşmamız geldi aklıma. Söyledim dilim...