Playlist: Halil Sezai -Bu Şehirde17. Bölüm: Gerçek Bir Yemek
🍀
Geceler boyunca bir adam çizmiştim rüyalarıma. Ve her gece dans etmiştim o adamla. Her gece, yeniden düşmüştüm kollarına.
Gün ağardığında toz pembe bulutlarım akardı yastığıma, geceye kadar beklerdi beni.
Oysa şimdi, gün tavanda asılıyken ve ben halâ uyanıkken bir düşün içindeymiş gibi hissediyordum.
Bu imkansızdı. Fakat gerçekti. Kaderin belki de milyonda bir ihtimali olarak karşıma çıkmıştı.
Peki ben neden ölüyormuş gibi hissediyordum. Dağlar devrilmiş ben altında kalmışım gibi bir his, tüm bedenimde yükseliyordu. Ağzımı açıp söylemem gereken sözcükleri söyleyemiyordum. Konuşma yetimi kaybetmiş gibiydim. Harfler dudağımı kanatıyordu.
"Canın çok yanıyor mu?"
Dolan gözlerimi sol elimin tersiyle sildim. "Yok." diye yanıtladım. Yaklaşık yarım saat önce sağ elimin içine dört dikiş atılmıştı. Fakat acısını hissedemeyecek kadar uyuşmuş gibiydim. Sadece kıpırdattığımda gerçek dünyadaki yansımama ait acıyı hissedebiliyordum. Diğer türlü burada olduğum söylenemezdi. Zihnimdeki peri masallarına inan küçük kız, o gecede, o adamın kollarında dans edip duruyordu.
"Niye böyle bir şey yaptın anlamıyorum ki." Hala söylenmeye devam ederken gözlerimi kapattım. "Biz konuşuyorduk bir anda..."
"Tansiyonum düştü herhalde." diye söylendim gözlerimi açmadan. Bu şekilde her şey daha kolaydı. Karanlıkta kalmak, bazı şeylerle yüzleşmemek için kaçmak... Bugünden sonra ne olacağını düşünmek istemiyordum. İlk kez yarını düşlemek canımı yakıyordu. Düşlerindeki kadının ben olduğumu söylemek dünyanın en zor yüzleşmesi olabilirdi. Belki de merak etmişti, belki de düşündüğü gibi bir şey değildi, belki de ben olduğunu öğrendiğinde hayatının en büyük pişmanlığını yaşayacaktı. Kim bilebilir, kim bunun garantisini verebilirdi ki?
Hastaneden çıkana kadar hiç konuşmadık. O da ben de sessiz kaldık. Arabanın içinde radyodan yükselen kısık sesli müzikten başka sese dair bir şey yoktu. Sol elimle camı açmak için tuşa uzandım. Nefes alamıyor gibiydim fakat bunu ona belli etmemeye çalıştım. Neden diye sormasını, durup hava alıp almak istemediğimi düşünmesini istemiyordum. Şu saatten sonra ondan bir adım da istemiyordum.
Hayalindeki kadın olabilir miydim, ya her şeyi söylediğimde hayalimdeki kadın bu değildi diye düşünürse? Bu soru beynimi kemirip geriye hiçbir şey kalmayana kadar orayı arşınlayıp duruyordu. Hayatımda hiçbir kalıp için böylesine istek duymamıştım ben. Ne başarılı olmak, ne popüler olmak, ne havalı olmak... Sadece, onun hayalindeki kadın olmak, bu üzerime otursun istedim.
Eve geldiğimizde garaja arabayı yerleştirip çıktık. Onu beklemeden ilerledim. Fakat sağ elim dikişli olduğu için kapıyı açma girişiminde bulunmamıştım. Bunu fark etmiş gibi hiçbir söylemeden kapıyı açtı. Yüzüne bakmadan yanından geçtim. Merdivenlere doğru ilerlerken, "Yemek yediğine emin misin?" diye sormasıyla duraksadım.
Kafamı salladım sadece. Üst dudağımı ısırırken, yeniden dolmak üzere olan gözlerimi göstermemek adına arkamı dönmedim. "Evet."
"Peki." dedi, sakince.
Derin bir nefes aldığını boş evin duvarlarına çarpan sesiyle algılayabilmiştim. Gözlerimi kapatıp açarak yeniden önüme baktım. Sonrasında beklemeden çıktım kalan basamakları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SYMPHONY
Short Story"Altı yıl, kendi hayatımı unutup ben seni yaşadım. Ha, bir gün böyle seninle evleneceğimi düşündüğümden de değil." Ağlamaya yakın gülümseme sundum ona. Omzumu silktim. "Belki bir gün karşılaşırız diye." İlk karşılaşmamız geldi aklıma. Söyledim dilim...