Playlist: Anna Clendening -I Found Myself5. Bölüm: "Atakul"
Soğuk hava yüzüme çarparken gözlerim acıyordu. Saatler öncesinde fazlasıyla ağlamış olduğum için göz çukurlarım ıslaktı ve soğuk hava fazlasıyla yakıcı geliyordu. Saatlerce Doruk'un iki dudağının arasından çıkan önemsiz ve alelâde sözler yüzünden ağlamış; kendime gelmek için kendi içimde büyük bir savaş vermiştim.
En sonunda çareyi kafeme gitmekte bulmuş ve yola koyulmuştum. Kafenin olduğu sokağa döndüğümde her zamankinden geç açmıştım kapılarımı. Bir kaç kişi kapının önünde duraksadı ve içeriye girdi. Muhtemelen onlar da dengesiz kafe sahibini merak ediyorlardı. Mutfak bölümüne geçerek elimi, yüzümü yıkadım ve menüleri alarak dolu masalara ilerledim.
Normal davranmak zorundaydım. Aslına bakılırsa kafemdeyken kasıntı olmaktan uzaklaşıyor; rahatlıyordum Belki de sürekli birilerine koşuşturmaktan kendimi unuttuğum anlamına geliyordu bu, emin değildim. Fakat aklımı yerinden alıp götürüyordu. En azından şu sıralar benim için yararlı bir şeydi... Kendimi unutmam.
Elimdeki menüleri yeni bir masaya bırakacağım sırada, “Pardon,” diyerek duraksamamı sağladı masadaki tahminen yirmili yaşlarında olduklarını tahmin ettiğim kızlardan bir tanesi.
“Buyrun?” diye sordum.
Genç kız, özel spreylerle tutturulmuş saçlarını geriye atarak, “Siz Asiye Atakul olmalısınız. Sizi tanıyorum." dedi heyecanla. Yanındaki sarışın kıza dönerek kendini onaylamasını bekledi. “Evinizde verdiğiniz partiye gelmiştim. Hatta tanışmıştık. Bizzat eşiniz eşliğinde.”
“Ah,” diye mırıldandım. “O gece o kadar çok kişiyle tanıştım ki, emin olun aklımda kalması imkansız.”
“Sorun değil.” dedi gülümseyerek. “Ben Süsen. Bu da arkadaşım Harika.”
“Memnun oldum.”
Yanındaki kız dudaklarını sarkıtarak, “Burayı siz mi işletiyorsunuz?” diye sordu. Sorusunun ardındaki küçümseyici bakışları yakalamıştım.
“Evet.” diye yanıtladım tek kaşımı kaldırarak.
"Çok tatlı bir mekan.” dedi, ilk konuştuğum ve adının Süsen olduğunu söyleyen kız. Aslına bakılırsa sevecen bir tavrı vardı.
“Bir Atakul'a göre ucuz,” diye yorumladı, Harika. “Gerçekten, Doruk size burayı işletmek için nasıl izin verdi? Gazetecilerden birisi görse Atakul'ların soy ismi yerle bir olabilir. Şu duvarlara bak.” Etrafı taramaya devam ederken sabırla bekledim. "Üstelik konumu da fazlasıyla ucuz. Cidden burası için para harcamaktan çok mu çekindiniz? Ya da burasını birisi için bağış falan mı yapmayı düşünüyorsunuz?”
Göğsüm sinirle inip kalkarken sakin olmayı denedim. "Öncelikle kafe benim işletimimde. Ailemden yadigar ve ucuz ya da asil diye bir kalıba sokamayacağınız kadar değerli.” Elimdeki menüleri masaya sertçe bıraktım. “Ayrıca, kafemi ucuz buluyorsanız, siz neden buradasınız?”
“Siz ne hakla bana bunu söyleyebilirsiniz!?” diye bağırarak ayağa kalkmasıyla, “Kafemden tatsızlık çıkarmadan gidin lütfen." diye uyardım. Ancak kızın susacağı yoktu ben de arkasından ittirerek kapıya kadar eşlik ettim. En son, “Bu burada bitmedi," diye bağırıyordu.
Umursamadım.
🍀
Kafenin ışıkları geceye karışırken artık eve gitmem gerektiğine dair komutlar alıyordum zihnimden. Ancak eve gitmem için hiçbir gerekçe sunamıyordum. Çünkü artık iki yabancı konumunu da geçmiştik. Onun beni görmeye tahammülü yoktu; benimse onun sözlerini kaldırmaya gücüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SYMPHONY
Short Story"Altı yıl, kendi hayatımı unutup ben seni yaşadım. Ha, bir gün böyle seninle evleneceğimi düşündüğümden de değil." Ağlamaya yakın gülümseme sundum ona. Omzumu silktim. "Belki bir gün karşılaşırız diye." İlk karşılaşmamız geldi aklıma. Söyledim dilim...