8. Bölüm - Hatıralar

1.1K 156 4
                                    

Sarah'ın uzattığı eli sıkarken zihninin ona yaşattığı dejavu hissine engel olamıyordu.

"Niklaus Davidson. Tanıştığıma memnun oldum." dedi Klaus sakince. Tanışma faslı bittikten sonra Sarah'ın önderliğinde ikili revirden çıktı. Dışarıya çıktıklarında ortalığın aşırı kalabalık olduklarını gördü Klaus.

Fakat eskiye nazaran bir çok değişiklik vardı. İlk olarak akademi genel olarak bir yenilemeden geçmiş gibiydi. Bir çok binanın şekli yada rengi değişmişti. Ek olarak eskiden akademi de sadece insanlar bulunuyordu.

Şimdi ise Ork, Elf, Cüce, Goblin, Sirenler ya da Melezler gibi bir çok ırk bulunuyordu. Hepsi farklı türdendi fakat ortak oldukları nokta varsa o da büyücü olmalarıydı. Bu ırklar zaten Avalon ve Valerion'a komşu olan diğer Diyarlar da yaşayan canlılardı.

Tarih kitaplarına göre Klaus'un Kutsal Tanrıları kısıtlayan büyüyü yapması ile Avalon ve Valerion Diyarını diğer üç Diyara karşı gizlemişti. Büyünün kalkması ile tüm diyarlar arasında ki gizlilik büyüsü kalkmıştı ve görünüşe göre aradan geçen 15 yılda diyarlar birbirleri ile karışmışlardı.

"Akademinin oldukça uzun bir kuruluş tarihi bulunmakta. Ejderha Kral David'in ölümüyle başlayan ve günümüze kadar gelen bir tarih mevcut. Bu konuları zaten kitaplardan okursun. Bu yüzden önemli gördüğüm şeylere geçmek istiyorum." dedi Sarah ve akademi de ilerlemeye devam etti.

"Akademi de insandan başka türler de vardır. Fakat bir çok tür olmasına rağmen Avalon Büyü Akademisinin amacı ortaktır. O da Diyarları Shifter, Tetrakil, İblisler, Gece Yaratıkları ve Antik Tanrıların Şampiyonlarından korumaktır."

Kızın sözlerinden sonra Klaus'un kafası biraz karışmıştı. Mia'yı ve Theo'u düşündüğünde Antik Tanrıların Şampiyonları ile çoktan karşılaştığını düşündü. Fakat zihni Shifterlera kaydığında aklına Slifer gelmişti. En son Slifer'ı öldürdüğünde karakteri yeniden iyi ve umut dolu bir karaktere evrimleşmişti.

"Shifterlar ? Shifter Kralı Slifer'ın insanlığın tarafında olduğunu düşünüyordum." dedi Klaus meraklı bir şekilde. İçten içe 15 yılda ne kadar çok değişiklik olduğunu düşündü.

"15 yıl önceye kadar öyleydi. Tarih kitapları, Ejderha Kral Klaus Maxwell'in Slifer'i öldürmesi ile karakterinin iyiye doğru evrimleştiğini söyler. Böylelikle bir zamanlar insanları yok etmek isteyen Shifterler, insanların hizmetine girmiştir." dedi Sarah. Bunları anlatırken en ufak bir ilgisi yok gibiydi.

"Fakat Ejderha Kral Klaus Maxwell'in ölümünden sonra Shifter Kralı Slifer, Antik Şampiyon Mia tarafından katledildi ve karakteri bir kez daha kötüye döndü."

Yine bu derdin altında da Mia'nın çıktığını gören Klaus'un öfkesi yeniden harlanmıştı. İlk başta Mia'nın annesini öldürdüğünü öğrenmesi yetmezmiş gibi bir de ondan sonra hanedanının hükmettiği diyarı ele geçirmeye çalışmıltı. Şimdi de dostu olarak bildiğim birisini yeniden kötü tarafa çekti. İçten içe daha şimdiden Mia'nın fişini çekmek istiyordu.

Klaus'un öfke duygusu büyü gücüyle etkileşime geçer geçmez, tüm vücudu da kan kırmızı renginde bir büyü gücü oluşturmuştu. Göz bebekleri de kan kırmızı formda parlamaya başlamıştı. 

Vücudunda ki enerjinin rengine bakan Klaus, yeni ilahi gücünün orijinal renginin artık gök mavisi değil kan kırmızı olduğunu fark etti. Hala daha normal bir büyü gücü yada kutsama gücüne sahip değildi. Fakat hissettiği şeyle, sahip olduğu kan kırmızı ilahi enerjinin, dört Kutsal Tanrının birleşik ilahi enerjisinden daha kudretli bir enerji olduğunu fark etti.

Her ne kadar son büyüsünde İlahi Enerjiye sahip Tanrıların Diyara müdahalesini yasaklasa da o İlahi Enerjiye sahip birisi olarak hala daha diyar içerisindeydi. Bunu düşündüğünde aklına gelen tek şeyin, büyüyü kendisi yaptığı için bundan etkilenmediği olmuştu. Çünkü İlahi Enerjiye sahip her birey, bir Tanrıya doğru evrim geçirirdi ve  yapılan büyü sonucunda Klaus'un da diyarda artık barınanaması gerekirdi.

Sarah'ın vücudunda ki büyü aurasına baktığını görmesiyle birlikte Klaus'un büyü gücünü kesmesi bir olmuştu. Kız büyü gücünün yoğunluğundab en ufak etkilenmediği gibi en ufak bir korku bile yaşamamıştı. Bu durum Klaus'u iyiden iyiye şüphelendirmeye başlamıştı.

"Merak etme... Antik Şampiyonlardan bir çok kişi haz etmiyor zaten." dedi Sarah önüne bakarak. "Fakat Mutlak Safkanın ölümüyle onların karşısında kimsenin duramayacağını düşünüyorum."

Bu sözler içten içe Klaus'u öven şeylerdi. Ama kızın bunu hayal kırılığıyla söylemesi Klaus'un ayrı bir ilgisini çekmişti.

"Sence Mutlak Safkan nasıl birisi ?" dedi Klaus yanına doğru yürürken. "Onun hakkında ne düşünüyorsun ?"

Bu sorudan sonra Sarah gökyüzüne doğru ufak bir bakış attı.

"Onunla daha önce hiç tanışmadım. Fakat Avalon'da ki bir çok kişinin rol modelinin o olduğunu biliyorum. Nasıl birisi olduğuna gelecek olursak... Anlatılanlara göre gücü Kutsal Tanrıları bile aşan bir varlıkmış. Öyle ki tüm Safkan Aileler bir araya gelse yine de onu durduramazlarmış. Kutsal Tanrı Vermillion'u nasıl yok ettiğini düşünürsek bu doğru olabilir. Fakat..." derken duraksadı ve Klaus'a baktı. Klaus'un hala daha normal bir şekilde baktığını görmesiyle devam etti.

"Bunca güce rağmen büyük bir zaafa sahipti."

Kızın bu sözleri Klaus'u şaşırmıştı. Üç bin yıllık hayatında kişiliği hakkında eleştiri aldığı anlar oldukça nadirdi.

"Sence bu nedir ?" diye sordu Klaus merakla. Bunun üzerine Sarah derin bir nefes alarak tebessüm eden bir tavır takındı.

"Hayatta her şeyden daha çok önemsediği aşkı ve ailesi tabi ki... Mutlak Safkanın düşüşünü ayarlayan şey onun kendinden çok bu diyarı, biricik sevgilisi olan Kadim Safkan Cassie'yi ve ailesini düşünmesi nedeniyle oldu. Bu öyle bir şey ki, öylesine kudretli birisini bile ölümün kollarına teslim etti."

Sarah sözlerinden sonra Klaus'a döndü ve ciddi bir ifadeyle gözünün içine baktı. Klaus'un ne düşündüğünü merak ediyor gibiydi. Klaus ise ne düşüneceğini bilmiyordu. Bu sözlerin bir benzerini Vermillion da söylemişti. Ayrıca rejenerasyon geçirmeden zihninden geçen şeylerde bunlardı. Kız resmen Klaus'un üç bin yılın sonunda zar zor anladığı şeyleri sadece dışarıdan bakarak anlamıştı.

"Fakat onun fedakarlığı neye yaradı ? Diyarlar yeniden istilalar altında. Uğruna kendisine feda ettiği ailesi paramparça olmuş durumda. Uğruna Kutsal Savaşı başlattığı Tanrılar bile, onun ölümünden sonra yerine başka birisini koyarak  Klaus'un yerini doldurdular. Adeta birer piyon gibi..."

Bu sözleri duyan Klaus, kızın kendisinin gördüğü şeylerin hepsini tıpatıp görmüş hatta anlamış olduğunu fark etti. Bunları söykerken sürekli Klaus'u incelemesi de büyük ihtimalle bunu söylediği kişilerin ona karşı çıkmasıydı. Herkes Klaus'u Kutsal Tanrıların bile üstünde bir Tanrı olarak gördüğü için Sarah'ın bu sözleri söylemesi aslında cesaret isteyen şeylerdi.

"Klaus Maxwell ve bir çok güç sahibi nice kişi bu bataklığa düşerek hayatlarını kaybettiler Klaus." dedi ve önüne döndü. Sanki bu sözler ona bir takım anıları hatırlatıyor gibiydi.

"Bunları anlatıyorum çünkü vücudundan oldukça kudretli bir büyü gücü hissediyorum. Bunları anlatıyorum çünkü dikkatli olmazsan onlar gibi aynı bataklığa düşersin ve ne ismin kalır ne cismin." dedi ve duyamayacağımı düşündüğü bir ses tonuyla söylendi. "İsimlerinizin de benzer olduğunu kenara koyarsak, bir kişinin daha onun ve Klaus'un düştüğü hataya düşmesini istemiyorum."

Kendisiyle birlikte birisinden daha bahsettiğini anlayan Klaus, zihninden "O ?" diye düşündü. Görünüşe göre Sarah'ın da sözde Klaus ile aynı duruma düşmüş bir tanıdığı kişi vardı. Zaman geçtikçe kız Klaus'un gözünde çözülmesi gereken bir sır küpüne doğru dönüşüyordu.

"O zaman devam edelim."

*Oy ve yorumlarınızı bekliyorum dostlar :)

Klaus Maxwell ♕ Kaos AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin