Havanın karanlığı iyice çökmeye başladığında eriyen dondurmasını bir kere daha yaladı Jeongin, çilekli-vanilaylı dondurma dudaklarının kenarına bulaştığında elindeki peçete yardımıyla sildi ve ellerini tutan bedene döndü. Deli gibi yorulmuşlardı ama hâlâ yürüyor ve eğleniyorlardı.
Jeongin kafasındaki kedi kulaklarını düzelttikten sonra parmak uçlarına çıkarak Hyunjin'in yanağına ufak bir öpücük kondurdu, Hyunjin ise ani gelen bu öpücüğe karşılık gülümsedi ve parmaklarının arasındaki parmakları daha sıkı kavradı. Birbirine çarpan bilekliklerin sesleri kulağına ulaştıkça daha da mutlu hissediyordu.
"Bugün için teşekkür ederim, tamamen bana ayırdığın bir gündü."
Tam olarak öyleydi. Hyunjin'in "işim mi daha değerli yoksa Jeongin mi?" sorusunun gerçek cevabı bugün ortaya çıkmıştı. Doğruyu söylemek gerekirse Hyunjin, bu cevaptan memnundu, başlarda bundan cidden rahatsızlık hissetse de bugün Jeongin'le geçirdiği dolu gün sayesinde kendini özgür ve mutlu hissetmişti.
İşi hiçbir zaman böyle hissettirmemişti Hyunjin'e; hep bir kasvet, hep bir yarış, hep bir rekabet duygusu yüzünden yok olup gitmişti Hyunjin ama neyse ki kendisini yanındaki kedi kulaklı öğrenci sayesinde bulmuştu.
Bu yüzden yeniden iş mi yoksa Jeongin mi sorusu ortaya çıkacak olursa hiç düşünmeden veya rahatsız olmadan verebileceği bir cevap vardı artık. Hayatı son derece güzel ve pürüzsüz ilerliyordu."Rica ederim ve ben de teşekkür ederim, yanımda olduğun için."
"Her zaman yanındayım Hyunjin, otelde beraber vakit geçirdiğimizden beri hep yanındaydım."
İkisinin de duyguları o günden sonra değişmişti tabii. Jeongin ilk başlarda Hyunjin'e karşı hayranlık duymuştu ancak bu hayranlığın yanında ona sinir de olmuştu. Fakat otelde geçirdikleri bir günün ardından -ki yarısını hatırlamamasına rağmen- hislerindeki farklılığı kendisi deneyimlemişti.
Hyunjin ise en başından beri Jeongin'den etkileniyordu aslında, tanıştıkları gün hararetli bir toplantıdan çıktığı için Jeongin'in kendisine dokunması sinirini bozmamış olmasına rağmen sinirlendiğini hissetmişti.
Ondan sonra da otelde geçirdikleri vakte kadar Jeongin'e olan duygularının üzerini sinirle ve narsistik karakteriyle örtmüştü. Fakat Jeongin'den asıl etkilendiğini hissettiği an, onu duşa soktuğu andı. O günden sonra da duygularına engel olamamıştı.Jeongin biten dondurmasından kalan bayat külahı bir çöp kutusuna attıktan sonra tekrardan yürümeye başlayacaktı ki Hyunjin'in çalan telefonuyla olduğu yerde durdu. Hyunjin ise düşüncelerinden arınıp cebindeki telefonu eline aldı. Arayan Chan idi.
Sıkıntıyla nefes verdi, bugün hiç büroya uğramamışlardı ve saat altı olmuştu. Tabii ki araması normaldi ancak Hyunjin Jeongin'le geçirdiği güzel günün bozulmasını istemiyordu. İşe gitmek isteyeceği en son şeydi şu an için."Açsana Hyunjin, önemlidir belki."
Jeongin'e katılarak telefonu açtı.
"Efendim Chan?"
"Neredesin Hyunjin?"
Chan'ın sesi tahmin ettiğinden daha sakin geliyordu, ister istemez şaşırmıştı.
Chan hiçbir zaman ona karşı sinirli birisi olamamıştı zaten ama en azından beş dakika bile olsa azar yiyeceğini düşünmüştü Hyunjin, garip gelmişti."Duruşma sonrası biraz yürüyüş yapıyordum, bir sorun mu var?"
Bir süre Chan'dan yanıt gelmedi çünkü önünde el ele tutuşan ikiliyi izleyip sırıtmakla meşguldü. Elindeki kamerayı birleşik parmaklara zoomladıktan sonra son bir fotoğraf daha yakalayarak yüzündeki sırıtmayı silmeden konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lawyer - hyunin
FanfictionJeongin stajyerlik için HB Avukatlık Bürosu'nu seçti fakat başına ne tarz insanlar geçeceğinden bir haberdi. @hyuninsmenu -210621-