E10

6.2K 765 1K
                                    

Jeongin zar zor gözlerini açtığında havanın kapalı olduğunu gördüğünde gözlerini yeniden kapattı, henüz saat altı falan olmalıydı çünkü hava ciddi anlamda kapalıydı.
Gözlerini kapatıp rüyasına, Hyunjin'i gördüğü rüyasına, devam edecekken titreşen telefonunun cızırtılı sesi kulağına ilişti. Usanmış gözlerini tekrardan araladı ve telefonunu eline alarak ekranda yazan ismi görmeye çalıştı. Gördüğündeyse ağzından kaçan küfüre engel olamadan telefonu Felix'in yatağına fırlattı.
Sabahın altısında Hwang Hyunjin onu arıyordu.

Telefonu hâlâ titrerken bir süre duvara bakarak ne yapması gerektiğini düşündü, pazar ve pazartesi günü yaşadığı şeyler hâlâ deli gibi utandırıyordu onu, mümkünse Hyunjin'le konuşmayı bırak yan yana bile gelmek istemiyordu fakat daha işe başlayalı bir hafta anca olmuştu. Hyunjin'i görme zorunluluğu olan bir sürü hafta vardı önünde.
Bu sebeple utangaçlığı içine saklayarak ayağa kalktı ve Felix'i uyandırmamaya dikkat ederek yatağından telefonu aldı. Tekrar tekrar ısrarla çalınca derin bir nefes aldı ve telefonu açtı.

"Buyrun Bay Hwang."

Sesi beklediğinden düz ve kalın çıkmıştı, yeni uyandığı fazlasıyla belli oluyordu. Hyunjin ise Jeongin'in uykulu ve kalın sesini duyduğunda kaşlarını çatarak oturduğu yerde ayağa kalktı, Jeongin göremeyecek olsa bile sinirini ona yansıtmak için bunu yapma gerekliliği hissetmişti.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Saat dokuz ama bir stajyer olarak yerinde yoksun, üstelik Chan sırf sana kızmamam için bana yalan söylüyor! Tanrı aşkına, ne bu savsaklık?"

Sesi gittikçe yükseldiğinde Jeongin yerine sindi, saatin dokuz olduğundan haberi bile yoktu, üstelik alarmı da çalmamıştı.

"Üzgünüm efendim, on beş dakika içerisinde orada olacağım."

"Buraya geldiğinde direkt benim odama geliyorsun, bu boşvermişliğinin cezası olarak bir hafta benim stajyerim olacaksın."

Neredeyse ağlamak istiyordu Jeongin, bunun iki sebebi vardı; birinci sebebi, Hyunjin'in stajyeri olmanın asıl anlamının "bir hafta boyunca köle olmak" olduğunu biliyordu, ikinci sebebiyse Hyunjin'in değişen kişiliğiydi. Bir gün harikayken öteki gün yine sinirli ve takıntılı hâline bürünüyordu, bir saat mutluyken kalan yirmi üç saati zindana çeviriyordu. Bundan sıkılmıştı Jeongin, sürekli umutlanıp daha sonra tüm umudunun sönmesinden sıkılmıştı.

Fakat yine sesini çıkartmadı ve telefondaki sesi dinlemeye devam etti, sesini çıkartırsa ağlayabilirdi.

"On beş dakikayı bir dakika geçirirsen stajını iptal ederim, bir sene daha okumak zorunda kalırsın. Anladın mı beni?"

"Anladım."

Telefon suratına kapandığında boğazındaki acıyı yutmaya çalıştı, başarılı olduğundaysa ayağa kalktı ve üstüne koyu renklerde olan suitlerinden birisini geçirmek için dolabına yöneldi.

•••

"Bay Hwang nerede?"

Rosé bir yandan telefonla konuşurken bir yandan da Jeongin'in sorusunu cevaplamak için işaret parmağıyla toplantı salonunu gösterdi, Jeongin ise teşekkür ettikten sonra ne yapacağını bilemeden dikilmeye devam etti. Toplantıya Hyunjin'in stajyeri olarak girmesi mi gerekiyordu yoksa Hyunjin'in odasında onu beklemesi mi gerekiyordu?
Bu konu hakkında derin düşüncelere dalacakken Chan'ın yorgun sesini duydu.

"Yalanı anında seziyor, üzgünüm ufaklık."

"Asıl ben özür dilerim efendim, havayı kapalı görünce henüz erken sanmıştım."

lawyer - hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin