E12

6.3K 722 446
                                    

Saat tam sekizde asansör ikinci katta durmuştu, dururken ardında bıraktığı yankılı ses Jeongin'in kulaklarını delip geçtiğinde kendine geldi. Dün gece Felix'le Chan hakkında konuştuğu için fazlasıyla geç uyumuştu, bir ya da iki saatlik uykuyla duruyordu.

Asansörden indikten sonra yere sürdüğü adımlarıyla Hyunjin'in kapısına yaklaştı, yavaşça kapıyı tıklattıktan sonra içeriden gelecek olan herhangi bir yanıt bekledi. Fakat yoktu.
Bir kere daha kapıya vursa da cevap gelmeyince kapı kolunu aşağıya çekti.
Odaya girdiğinde boş olduğunu görünce şaşkınlıkla eline telefonu alıp saate baktı, saat sekizi birkaç dakika geçmesine rağmen Hyunjin odasında değildi, bu denli takıntılı bir adam nasıl oluyordu da gecikebiliyordu?

"Fazla şaşırtıcı bir şey oldu."

Arkadan gelen sesle o yöne döndüğünde bugün oldukça sportif giyinen ikinci patronuyla karşılaştı. Ayrıca belirli farklılıklar da vardı Chan'da; mesela en belirgini saç rengiydi, normalde kahverengi olan saçlarını dün ani bir kararla turuncuya çevirmişti. Onun dışında bugün ilk kez makyajlı gördü onu Jeongin, yüzüne sürdüğü kapatıcı ve göz kapaklarına sürdüğü farla çok daha çekici görünüyordu.

Jeongin bir an için bugünün özel bir gün olup olamayacağını aklından geçirdi, Hyunjin gecikmişti ve Chan her zamanki hâlinden daha farklıydı. Kesinlikle bir şeyler oluyordu.

"Ne oldu?"

Chan'ı süzmeyi bırakarak ona karşılık verdiğinde Chan içeriye girdi ve kollarını iki yana açarak odayı gösterdi.

"Hyunjin gelmedi ve gelmeyecek de. Sebebini sorduğumdaysa seninle ilgili olduğunu ama uzun bir hikaye olduğundan daha sonra anlatacağını söyledi. Neler oluyor sizin aranızda?"

Jeongin duyduklarıyla şaşırırken aynı zamanda mutluydu da, Hyunjin onu dinlemiş ve kendisiyle yalnız kalmaya karar vermişti. Bugünden sonra ne olurdu bilemezdi ama bu bile Jeongin için sevindiriciydi. Hyunjin'in duvarlarını yavaş yavaş yıkıyordu.
Bir anda aptal gibi sırıtmaya başladı, gözleri de dudaklarıyla birlikte kasılınca Chan "ne yapıyor bu?" bakışlarıyla Jeongin'e bakmaya başladı.

"Tamam, daha da garipleşti. Ne oluyor lan?"

Jeongin hâlâ sırıtırken dudaklarını araladı.

"Onu yeniyorum... onu yeniyorum!"

Heyecanla yerinde zıplamaya başladığında Chan daha da şaşırmıştı, anlamıyordu ama hem kuzeninin dinlenmesi hoşuna gitmişti hem de Jeongin'i bu denli eğlenerek görmek onu da eğlendirmişti. Bu yüzden şimdilik ikisinin arasında her ne oluyorsa sorgulamayı bırakıp kendi hayatıyla ilgilenmeye karar verdi.

Son zamanlarda annesiyle sık sık tartışmaya başlamıştı, hâliyle bu kötü ruh duruşmalarına da yansıyordu ve iyi sonuçlar alamıyordu. Üstüne üstlük müvekkilerin baskıları yüzünden de düzgün düşünemiyor ve rahat hissedemiyordu.
Birisinin desteğine ihtiyaç duyuyordu, bu desteği ilk olarak annesinde aramıştı ama annesi beceriksiz bir çocuk doğurduğunu söyledikten sonra Hyunjin'i övmüş ve Hyunjin'i tanrısal konuma çıkartmıştı. İlk denemesi başarısızdı.
Daha sonra eskiden yakın arkadaşı olan ama son zamanlar arası açılan Rosé ile konuşmak istemişti ama Rosé'nin de işi başından aşkındı.
Bugün de Jeongin'le konuşmak için gelmişti ama Jeongin'in aklı bir karış havada, mutluydu. Chan kendi mutsuzluğunu mutlu bir insana yüklemek istemezdi.
Kısacası kimsesi yoktu, hoş, annesi bile sırt çevirmişti ona...

"Her neyse hyung, ben Hyunjin'in işleriyle ilgileneyim o zaman."

Chan bakışlarını zeminden çekerek Jeongin'e baktı ve onu onayladı. Yavaşça odadan çıkacağı sırada Jeongin'in sesini duydu tekrardan.

lawyer - hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin