Netflix'ten açtığı ve son sıralar bağımlısı olduğu diziyi izlerken kollarında kek yiyen çocuğa baktı. Hayır, yaptıkları keki yemiyorlardı, Hyunjin'in kendini feda etmesi üzerine şeker yerine tuz attıklarını fark edince Jeongin markete gidip hazır kek almıştı. Şu anda da onu yiyordular.
Jeongin, keke çatalını batırdıktan sonra dudaklarının arasından atmıştı ki üzerinde hissettiği bakışlarla gözlerini televizyondan çekip sevgilisine baktı. Salonda oturup dizi izlemeye başladıklarından beri Hyunjin'in ona baktığını hissediyordu ancak bunu ortamın tatlılığına vuruyor ve herhangi bir şeyden şüphe duymuyordu ancak Hyunjin'le göz göze geldiğinde Hyunjin'in yüzündeki endişeli ve düşünceli ifadeyi yakalayabilmişti. Kaşlarını çatarak ağzındaki keki yuttu ve biraz doğrularak Hyunjin'le eşit hizzaya geldi, konuşmaları gereken bir şey olduğuna o an da emin oldu.
"Pekâlâ, bir sorunun var. Anlatmak ister misin?"
Anlatmak için yanıp tutuşuyordu Hyunjin ama Jeongin'i gereksiz yere fazla düşündürmekten korkuyordu. Chan'ın söylediklerini ciddiye almak istemiyordu ama kuzenini tanıyordu, Chan bir şeyi çok isterse elde ederdi ve ne yazık ki annesinin sahte sevgisini de deli gibi istiyordu. Emin değildi Hyunjin, endişeleniyordu ve Jeongin'e de anlatıp en azından bir çıkış yolu düşünmesini istiyordu ancak bir tarafı da sakin olmasını ve önce Chan'la konuşmasını söylüyordu.
Kendisine bakan gözlere tekrardan baktıktan sonra elindeki tabağı yavaşça masaya bıraktı ve tekrardan eski pozisyonuna döndü. Anlatması gerekliydi, geleceği tahmin edemezdi sonuçta.
"Son sıralar okulunla ilgilendiğin için büroya gitmedin, değil mi?"
Jeongin de elindeki tabağı bıraktı ve başını sallayarak Hyunjin'i onayladı. Hyunjin ise konuşmasına devam etti.
"Gitmediğin için benim de gitmediğimi görmedin."
Jeongin beynini kullanarak Hyunjin'in ne söyleyeceğini tahmin etmeye çalışsa da olmuyordu, şaşırmıştı çünkü işten günlerce uzak durabileceğini hiç düşünmezdi Jeongin. Ne diyeceğini bilmeden onu dinlemeye devam etti.
"Sebebi Chan, Chan'ın beni tehdit ederek Yeji'yle evlenmeye zorlaması."
"Ne?!"
Kesinlikle beklemiyordu, tahmin bile etmemişti Jeongin. Dudakları aralık ve gözleri kocaman açılmış bir şekilde Hyunjin'in yüz ifadesine bakıyordu, şaka olmasını diliyordu içten içe ama Hyunjin'in ifadesi düz ve ciddiydi. Bir anda kalbine çöken ağırlığı hissetti, bir gelecekleri olduğunu hissettiği an mutlulukla çarpan kalbi, şu an umutsuzlukla ağırlaşıyordu.
Oturup ağlamak istiyordu ama sorgulaması gereken şeyler vardı, biraz daha sakin kalmayı seçti."Neden peki? Annesinin her dediği olmak mı zorunda? Yapma, ne kaybedersin ki?"
Hyunjin gülümsedi ama bu gülümsemenin güzel bir anlamı yoktu, olabildiğince buruktu.
Lacivert saçlı bedene yaklaşarak yüzünü ellerinin arasına aldı ve burnuna ufak bir öpücük bıraktı, Jeongin hissettiği dudaklarla biraz daha iyi hissedebilmişti ancak Hyunjin'in konuşması tüm iyiliğini elinden aldı."Seni, işimi ve senin geleceğini. İkimizi biliyor ve elinde kanıt var, ayrıca kişilik bozukluğumu da kullanabilir. Kısacası elimden bir şey gelmiyor, kıstırılmış hissediyorum ve günlerdir büroya uğrayamıyorum."
İkisinin de gözleri dolmuştu. Aslında ikisi de korkuyordu fakat korkuları başka sebeplerdendi.
Jeongin Hyunjin'le birlikte olup bir gelecek hayali kuruyordu ancak asıl gerçeği unutmuştu;
Yirmi sekiz yaşında, aklı başında ve birçok kadının -hatta erkeğin- beğendiği bir iş adamıyla sevgiliydi. Kendisi ise yirmi iki yaşında, henüz hâlâ ergen aklıyla düşünen ve okuyan bir öğrenciydi. İkisi uyuşmuyordu bile.Hyunjin'in korkusuysa çok fazlaydı, elindekileri kaybetmekten deli gibi korkuyordu. Jeongin'in aklından geçenlerin iyi şeyler olmasını ve yedikleri kekin son olmamasını diliyordu.
"Hyun... eminim bir yol vardır. Chan'la konuştun mu?"
"Beni tehdit ettiği günden beri görmüyorum onu."
"O zaman yarın beraber büroya gidelim, benim okulum dönem arasına girdiği için gidecektim zaten, sen de gel ve Chan'la konuşalım. Farklı olsak bile seni bırakmak istemiyorum."
Kollarını hızla Hyunjin'e sararak başını göğüsüne yasladı, Hyunjin de aynı hızla karşılık vererek bir elini de Jeongin'in saçlarına attı.
Şimdilik korktuğu başına gelmemişti, Jeongin anlayışlı davranabilmişti fakat bir veya iki gün sonra neler olacağına dair hiçbir fikri yoktu. Chan ile konuştuktan sonra eline yüzüne bulaştırmak istemiyordu.•••
Dün gece düşünerek ve kafasında senaryolar kurarak sabahladığı için uykusu vardı Jeongin'in, yatağında kalıp tüm gününü orada öldürmeyi istiyordu fakat Hyunjin ile halletmesi gereken bir işi vardı.
Gözlerini ovalayıp kendine gelmeye çalışsa da başarılı olamayacağını anladığında savsak adımlarıyla mutfağa girdi. Kendine bir filtre kahve yaparken Felix'in endişeli bakışlarla onu izlediğinin farkında değildi.Felix umursamaz birisi değildi, her ne kadar tartıştıkları gece öyle söylese de gittiği her yerde tek düşündüğü Jeongin olmuştu. Ona sinirli olsa bile onu düşünmeyi kesememişti.
Dönmesinin sebebi de buydu aslında, belki aynı ortamda olurlarsa daha fazla düşünmeyeceğini sanmıştı fakat şu an durum aksini gösteriyordu. Tüm gece neden ayakta kaldığını sormak istiyordu ona.
Gururu bir kenara bırakarak bunu yapması da gerekiyordu."Sorun ne?"
O andan itibaren Jeongin'in ayılması için filtre kahveye ihtiyacı kalmamıştı. Duyduğu derin sesle arkasına döndü ve siyah saçlı arkadaşına baktı. Kalbi mutlulukla atarken kendini ağırdan satmak istiyordu.
"Uykusuzum sadece."
"Onu görebiliyorum, nedenini soruyorum."
Jeongin alaylı bir sırıtış bıraktı ortaya, ukalaca davranmak istemiyordu fakat Felix'in sözleri kırmıştı.
"Merak ediyor musun cidden? Beni umursamadığını kendin söyledin. İstemediğin ilişkimin tehlikede olduğunu bilsen senin için ne değişecek?"
Felix şaşırmıştı, böyle bir tavır Jeongin'den bekleyeceği en son şeydi. Gözlerini kaçırarak duvarlara baksa da ne söyleyeceğini bilemiyordu, bu ana kadar bir şekilde hep kendini haklı görmüştü ama hiç Jeongin'in açısından düşünmemişti. Empati kurmazken kendisi için empati kurulmasını istemişti.
"Biricik sevgilin hayatımı mahvetmeye çalışıyor, diyeceklerim bu kadar Felix."
Yaptığı kahveyi almadan mutfaktan çıktı ve odasına girdi, dolabından siyah renk takım elbisesini çıkartırken gözlerinin ucunda duran yaşları akıtmamak için çabalıyordu.
Felix'in ne yapacağını bilmiyordu ve bundan da korkmaya başlamıştı, Felix yaşanan durumda Chan'ın yanında olursa zaten çalkantılı olan arkadaşlıkları tamamen sona ererdi. Bunu kesinlikle istemiyordu Jeongin.
İki yıldır evini ve hayatını paylaştığı kişinin iki-üç haftadır tanıdığı birisinin yanında olması isteyeceği son şey bile olmazdı."Umarım haklı bulduğun kişi o olmaz Lixie."
•••
Geçis bölümüydü bu, bir sonraki bölüm işler biraz kızışacak :)
Felix'in ne yapacağını tahmin edebilir misiniz? Ben edemiyorum da eodjhdosjdisj
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lawyer - hyunin
FanfictionJeongin stajyerlik için HB Avukatlık Bürosu'nu seçti fakat başına ne tarz insanlar geçeceğinden bir haberdi. @hyuninsmenu -210621-