E27 [M]

8.8K 616 450
                                    

Islak saçlar beyaz havlularla kurulandıktan sonra ikisi de sessizdi, Jeongin Hyunjin'in yedek kıyafetlerinden bir şeyleri üzerine geçirmişti ama tam da düşündüğü gibi büyük olmuştu. Bu sebeple altına hiçbir şey giyinememiş, üzerine de uzun bir tişört giyinmişti. Normalde de uzun olan tişört, Jeongin'in kalçasının biraz altına düşüyordu.

Jeongin hâlâ bir miktar ıslak olan saçlarını karıştırdıktan sonra yatın içindeki yatak odasından çıkarak merdivenlerin yukarısına doğru baktı. Hyunjin kulağına tuttuğu telefonla hararetli bir görüşme yaparken Jeongin dudaklarının arasından sıkıntılı bir nefes bıraktı. Hyunjin'in sinirlenmesi onu korkutuyordu, kişilik bozukluğunun artık gündelik hayatı etkilemeyecegini bilse de bazı şeylerin bozulacağına dair hisler vardı içinde.

Merdivenleri çıktıktan sonra batı yönüne kaymaya başlamış Güneş sayesinde gölgede olmaları mutlu etmişti, üzerindeki tişörtü düzeltti ve telefon konuşması yapan bedene yaklaştı, Hyunjin arkası dönükken Jeongin onu izlemekle yetiniyordu.

"Bugün gelemem dedim Rosé, neyi anlamak istemiyorsun?"

"Ancak Bay Luke ile olan anlaşmanızı bugün yenilemeniz lazım Bay Hwang, adam geldi ve odanızda sizi bekliyor."

Hyunjin derin bir nefes aldı, elindeki telefonu alıp sakince suya atma gibi bir isteği vardı ama şu an yapmaması gereken bir davranıştı.

"Ona gitmesini ve yarın gelmesini söyle, şu an daha önemli işlerim var. Adam elimizin altında, istese yarın da gelir. Şimdi bir daha beni rahatsız etme Rosé, kolay gelsin."

Rosé'nin karşılık vermesine izin vermeden telefonu kapattı ve yan cebine sıkıştırdı, içine çektiği nefesi verirken belinde hissettiği kollar ile olduğu yerde kalakaldı.
Sinirleri anında yatışmıştı, pürüzsüz kollara ellerini attığında başını biraz geriye yasladı, Jeongin ise o sırada Hyunjin'in ensesine dudaklarını sürtmüştü.

"Gitmen gerekiyorsa git Hyunjin, daha önemli bir işin yok. Luke elinden kaçabilir ama ben buradayım."

Hyunjin gülümsedi ve belindeki kolları biraz gevşeterek arkasını döndü, hâlâ birbirlerine sarılıyorlardı.

"Aslında gerçekten daha önemli bir işim var."

Jeongin Hyunjin'in bir işi olduğunu sanmıyordu, ne olabileceğini düşünmek adına kaşlarını çattıktan sonra sorar gözlerle baktı ona. Hyunjin ise dudaklarında duran gülümsemeyi sinsileştirerek Jeongin'in çıplak bacaklarından yakaladı. Kucağına aldığı beden şaşkınca kendisine bakıyordu.

"Önemli işimi öğrenmek ister misin?"

Hyunjin bunu sorarken gözleri istemsizce elinin altındaki bacaklara kaymıştı, sertçe yutkunurken etrafına bakındı. Çevrede birisinin olmasını ve karışındaki kusursuz çocuğu kimsenin görmesini istemiyordu.
Neyse ki liman bugün en boş gününü yaşıyordu.

Jeongin ise duyduğu soruya karşılık gülümsedi.

"Ben ciddiyim Hyun, gerçekten gidebilirsin."

"Gitmek istemiyorum, seninle yapacak işlerimiz var."

Adımlarını ahşap merdivenlere yönlendirdi Hyunjin, kucağındaki beden onun boynuna sıkıca sarıldığında çoktan yatak odasına gelmişlerdi.
Hyunjin elinden geldiğince yavaş olacak şekilde yatağa oturduğunda Jeongin de onun kucağına yerleşmişti, o andan itibaren ikisinin de düşünceleri tamamen yok olmuştu. Ne Hyunjin yapılması gereken anlaşmayı umursuyordu ne de Jeongin. Birbirine hızla kapanan dudaklar dışında düşündükleri hiçbir şey yoktu.

Hyunjin ellerini Jeongin'in beline çıkarttı, Jeongin de belindeki ellerden yardım alarak bedenini biraz daha yukarıya kaydırdığında dudaklarının arasına yayılan kısık inlemeyi duydu.
Sırıtarak üstünde olduğu bedende biraz daha hareketlendi, bir yandan da Hyunjin'in hızında Hyunjin'i öpüyordu.

lawyer - hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin