Merhaba;
Kavurmalarınız hazırsa yeni bölüm de hazır :)
İyi okumalar.
Benim hayatımın kurtarılması gereken bir şey olduğunu ilk anlayan okula yeni gelen rehberlikçi Sinem hoca oldu. Okul hayatım ve ev hayatım iki ayrı dünyaydı. Çoğu hocam Cemal abinin babam olduğunu sanırdı. Çok sonradan anladılar ne iş yaptığını. Ondan sonra da seslerini çıkarmadılar. Babam gibi namlı bir adamın kızı olduğum için okula uyuştrucu getirip satmamı ya da derslerimin kötü olmasını beklediler ama değildi.
Okul gezilerine katılmam yasaktı. Beden derslerine katılmam yasaktı. Yanımda erkek bir öğrencinin oturması da yasaktı. Sinem hoca abimin ilk ziyaretinden sonra okulların açıldığı dönemde geldi. Sarıyer Anadolu Lisesi'ni tanımıyordu. Benim kim olduğumu, babamı bilmiyordu. O yüzden sınıfımıza girdiği ilk gün Fatih'i yanıma oturttu. Yeğeniydi. Ankara'dan İstanbul'a kızı ve yeğeniyle gelmiş dul bir kadın için yapılmaması gereken bir harketti. Ama bazı inslar böyledir. Cesur, gözü kara olurlar. Onlar benim gibilerin yaptığını yapmaz açıkça savaşırlar. O da görüğü her yanlışlıkla açıkca savaşırdı.
O daha konuşmaya başlamadan ben el kaldırıp yalnız oturduğumu ya da bir kız arkadaşımın yanıma oturmasını istediğimi söyledim. Bana okul hayatım boyunca kimse neden diye sormadı. Ama Sinem hoca başkalarına benzemiyordu o sordu. Yüzüm ne hale geldiyse elini omzuma koydu. Cevap vermemi beklemedi. Omzumu sıktı sadece.
"Yalnız oturamazsın ama yanına birini vermek zorundayım. Yarın kızım gelecek. Onunla oturursun olur mu?"
Sinem hocanın gözlerinde bir şey vardı. Bir benzerini çok sonra bir hastane odasında gördüm. Ben tanımlayamadığım o ifadeye güvendim. Başımı salladım. Sonra ondan özür diledim. Elimde değildi. O gün ben Fatih'le hiç konuşmadım. Sessizce, sıranın en ucunda oturdum. Ona bakmamaya çalıştım. Onun gözü çözdüğüm sorulara takıldı. Soru sormak istedi. Soramadı. Belki Sinem hoca ona konuşmamasını söyledi. Bilmiyorum. Bütün gün yanımda benim sessizliğime eşlik etti.
Ertesi gün ben ilk arkadaşımla tanıştım. Melike. Sinem hocanın tek kızı. Melike nasıl bir insan diye düşününce ister istemez gülümsüyorum. Benim yaşımda her kızın olması gerektiği gibiydi belki ama benim için onun neşesi, endişesizliği, özgürlüğü öyle ulaşılmazdı ki gözümde süper kahraman gibi görünüyordu. Benimle arkadaş olmak için çok uğraştı. Bende bir problem olduğunu en başında anlamıştı galiba ya da beni sessizliğimin içinden çekip çıkarmak istedi.
Sabah okula ilk ben geliyordum. Sınıfta yalnız başıma oturup kitabımı okuyordum. Kimseyle konuşmadığımdan, kimse benimle konuşmaz, yokmuş gibi yaşayabilirim sanıyordum. Ama Melike buna izin vermedi. Her sabah benden on beş dakika sonra geldi sıramızın üzerine oturup bana bütün neşesiyle günaydın dedi. Ne asık suratımı dert etti, ne cevap vermediğim zamanları. Elimdeki kitabı alıp ne okuduğuma baktığı zamanlar oldu. Okuduğu bir kitapsa ondan bahsetti, okumadıysa bitirince ona vermemi istedi. Melike benimle arkadaş olmaya çalışırken Fatih kapıdan bakıp ortadan kaybolurdu. Zamanla Melike'ye alıştım. O da bana alıştı. Bilgisayar mühendisliği okumak istediğimi öğrenince sevindi. O spor akademisine gidecekti. Fatih'de öyle.
Melike'nin dersleri annesi öğretmen olmasına rağmen pek iyi sayılmazdı. Edebiyat en sevdiği konuydu ama sayısal dersler dediğin zaman geçer not almak yetiyordu ona. Arkadaşlığımız ona matematik çalıştırmamı istediğinde pekişti. Tenefüsler ikimizin ders çalışması için yetmiyordu. Üstelik Fatih'in de en az onun kadar matematik çalışmaya ihtiyacı vardı. Sonunda bana bir teklifle geldiler. Ben onlara matematik çalıştıracaktım, onlarda benim için istediğim bir şey yapacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Savaşım (TAMAMLANDI)
Romansa"Niye bakıyorsun öyle? Güzel buldun galiba. Aldanma sakın. Benim dışım içimdeki çirkefi kapatmak için böyle." Alaycı bir gülüşü yerleşti yüzüne. "Yaa öylemi diyorsun?" Ben ona daha gerçekçi bir gülümseme gönderdim. Başımı salladım hevesle. Vücut d...